Rektörlük ve bölümdeki akademik kadro arasındaki çekişme ile gündeme gelen MSGSÜ Sami Şekeroğlu Sinema Tv Merkezi’nin efsanevi film arşivini gezme fırsatı buldum. Özenle saklanan on bin film, ülkenin görsel hafızasını oluşturuyor. Ama burası için daha yapılacak çok şey var ve bütün bunlar garip bir tartışma ile tıkanmış görünüyor.
Mimar Sinan Üniversitesi Sami Şekeroğlu Sinema- TV Merkezi Balmumcu’da gayet merkezi bir yerde. Ama hiç önünden geçmemiş olabilirsiniz, çünkü eski kentin sürpriz yapıları gibi dar bir sokağa yüzünü dönmüş, yüksek yapıların arasına sıkışmış, ya da gizlenmiş gibi. Burası birkaç aydır kültür dünyamızın sert çekişmelerinden birinin odağı olarak belki de hiç istemediği kadar gündeme geldi.
Okula girdiğinizde geniş salonu kuşatan vitrinlerde sergilenen usta
sinemacılara ait kameralar, özel eşyalar ve tavanda asılı Hazarfen Ahmet
Çelebi maketi dikkat çekiyor. Kapıdan girdiğiniz anda burasının
sinemaya adanmış bir mekan olduğunu hissediyorsunuz.
Sinema Tv Merkezi ve bölümü bakımlı ve işlevsel görünüyor. Okulun,
sinema salonlarının laboratuvar ve hatta arşiv bölümlerinin temizliği ve
düzeni dikkate değer… Yaklaşık 10 bin metre karelik büyük bir yapı
topluluğu burası. İlki 70’lerde yapılmış üç binadan oluşuyor. İçinde
biri büyük salon olmak üzere birden fazla sinema salonu, televizyon
prodüksiyonları için uygun büyük stüdyoları, filmlerin restorasyonu,
farklı formatlara aktarımı ve bakımı için kimyasallardan bilgisayarlara
her türlü teçhizatın olduğu laboratuvarları, sınıfları ve kütüphanesi
olan çok kapsamlı bir eğitim ve araştırma merkezi, gelişmiş bir kurum.
.
Kurumun kalbini oluşturan sinema arşivi hakikaten çok ilgi çekici bir yer. Binanın altındaki arşive iki demir kapıdan giriyorsunuz. Filmler, demir raflarda metal kutularının içinde istif edilmiş. Hemen hepsinin üstünde teknik özelliklerini de özetleyen elle yazılmış küçük etiketler bantlanmış. Kapıdan girer girmez sizi saran pelikül kokusu, nitratlı en eski filmlerin olduğu odaya vardığınızda daha da güçleniyor. Bu odada çoğu devlet arşivlerinden onarılıp dijitale aktarılmak üzere gelmiş binlerce film var. Kültür Bakanlığı’nın, silahlı kuvvetlerin arşivleri temizlenip dijital ortama aktarılmış ve orijinalleri koruma altına alınmış. Vahdettin’in kılıç töreninden Abdülhamit’in cenazesine, Atatürk’ün milli mücadele dönemi görüntülerinden donanma tatbikatlarına ve İnönü’nün yurt gezilerine insanı heyecanlandıran sayısız etiket gözünüze çarpıyor. 1950’lere kadar kullanılan nitratlı filmler, elektrik tesisatının bile dışarıda tutulduğu özel olarak serin tutulan bir ortamda muhafaza ediliyor. Çünkü bu filmler yanıcı ve patlayıcı özelliğe sahip ve küçük bir ihmal büyük facialara neden olabilir.
Arşivin tamamını oluşturan 10 bin film bodrum kattaki çeşitli odalarda ve bir büyük salonda tutuluyor.
Bu odalardan kimileri Yeşilçam’ın büyük firmalarına ayrılmış. Çünkü merkez, bu eski büyük firmaların arşivini de onlar adına saklıyor. Türk sinemasında iz bırakmış, kimi çok yakın tarihli filmlerin bobinleri arasında geziniyorsunuz arşive girdiğinizde. Bobinlerin arasına serpiştirilmiş birkaç termometre ve nem ölçer ile birkaç nem arıtma cihazı ise buranın teknik alt yapısını oluşturuyor. Bir kenarda dizilmiş ondan fazla bozuk nem arıtma cihazı, aslında daha fazlasına ihtiyaç duyulduğunu gösteriyor. Arşiv görevlisi memur arkadaşlar içerideki ısının daha düşük olması gerektiğini anlatıyor. Kimi uzmanlar filmlerin her gün yeniden sarılarak havalandırılması gerektiğini söylüyormuş, bunu gülümseyerek aktarıyor ve 10 bin filmin her gün havalandırılmasının 100 kişilik bir ekip çalışsa bile imkansız olduğunu hatırlatıyorlar. Daha iyi bir çare, kapalı körüklü arşiv raf sistemlerine geçmek. Böylece filmler için en ideal ortamı sağlamak mümkün olabilir…
Yazının devamını okumak için tıklayın