Bir gün yeşereceğine inanan umudumuzla… Yarenlik ederiz, sanat tarlasına usanmadan düşlerini eken dostlara.
Bu küresel/evrensel arenada nice insan savaş vermiştir, döke döke tüketemedikleri yürekleriyle… Kimi beş yaşında eline aldığı kalemi, ömrünün her deminde tutmayı bilmiştir sımsıkı bir içtenlikle. Kimisi de kırkından sonra uzandığı bir sanat dalına tutunup, hayat ağacına özgün çiçekler eklemiştir. Güne güneşle başlayan her inanç, bir yıldız gibi bitirmiştir geceyi.
Bazen de hayatın hat’tını sonsuzca çizmiştir pek çok yürek, sınırların biçimsiz duvarını devirerek.
…
Ülkemizin sanat tarihine silinmez imzalar atmış bir üstadı anlatmakta zorlanıyor insan… Kalemi kırılıyor, silgisi paramparça oluyor yazıp toparlamaya çalışırken. Ve renkleri soluyor yazanın, kelimeleri kaçışıyor dağarcığından.
Ve kalem Usta’nın eline geçiyor. O da kendini şöyle anlatıyor kısaca ve kocaman bir alçakgönüllülükle:
“Tarsus’un Göçük köyünde 1928’de tarlada doğmuşum. Göçük köyü ilkokulu girişli, Tarsus ortaokulu ve Mersin lisesinden sonra İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi çıkışlıyım. Evliyim, iki erkek, bir kız üç çocuğum var. Çalışmaktan para kazanmaya vakit bulamadım.”
İşte böyle özetliyor kendini Etem Çalışkan… Bizlere de sunmak kalıyor sizlere, noktasına virgülüne dokunmadan.
DEFTER KAPAKLARI
Sayfaları yatay çizgili defterler vardı biz çocukken… Kırtasiye ya da bakkala gidip satın alır, ödevlerimizi ve ders notlarımızı kurşunkalemle o sayfalara yazardık.
İlköğrenim çağlarındayken kullandığımız bu defterlerin kapağına basılmış desenler, motifler çoğu zaman dikkatimizi çeker, hoşumuza giderdi… İşte o kapaklardan biri vardı ki, çok özeldi: Yüzünün yarısı koyu gölgeli siyah beyaz bir Atatürk portresi, aslına sadık kalınarak estetik şekilde yorumlanmış “K. Atatürk” imzası ve eser sahibinin adının küçücük yazıldığı bir kompozisyon içeriyordu… Ve hiçbir zaman unutulmadı
Tazecik belleğimizde yer edinen bu kompozisyonun üreteni Etem Çalışkan’dı… Seksenli yılların sonlarında, Adana Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’nde açılan bir sergide, o resmin orijinalini görme olanağı bulmuştum. Bir zamanlar hayal bile edemeyeceğim bu sanatsal buluşma, çok mutlu etmişti beni. Yanı sıra, 2011 yılında 75. Yıl Sanat Galerisi’nde açtığımız uluslararası karma sergimizi ziyarete gelen Etem Çalışkan’la tanışmak bambaşka bir sevinç yaşattı bana.
Son olarak, Başkent Üniversitesi Kışla Sağlık Yerleşkesi Sergi ve Toplantı Salonu’nda, ünlü sanatçımızın yürek suyuyla beslediği eserlerini daha iyi anlamamızı sağlayan bir söyleşi ve sergi gerçekleştirildi… 17 Mayıs Cuma günü saat 18.30’da “Bir Yörük Öyküsü: Etem Çalışkan” başlığıyla sunulan etkinlik sanat dostları tarafından ilgiyle izlendi, beğeni topladı.
Bu sanatsal oluşuma değerli katkılar sağlayan Dr. Haluk Uygur’dan edindiğim bilgiye göre; 10 Kasım 1969 tarihinde yayımlanan Milliyet gazetesinin baş sayfasını tamamen kaplayan Etem Çalışkan imzalı Atatürk portresinin orijinalini satın almak için İngiltere’deki bir müzayede kuruluşu 1,5 Milyon Dolar teklif etmiş. Bu teklif, Çalışkan ailesi tarafından düşünme aşamasında beklemeye alınmış. Bu bağlamda sevineyim mi yoksa üzüleyim mi, bilemedim doğrusu!
…
Bir de şunu belirtmeden edemeyeceğim… Etem Çalışkan gibi değerli bir sanat ağacının meyvelerini bizlere sunan ve bu doğrultuda yoğun emek harcayan herkese teşekkür etmeliyiz. Onunla ilgili etkinlikler hepimiz için önemli bir kazanca dönüşüyor sonuçta. Dilerim daha niceleri gerçekleştirilir de, yüreğimizde devinen sanat suyu dinmez olur.
Not: Bu yazımdaki görseller Dr. Haluk Uygur tarafından sağlanmıştır.