Bir kış masalı yaşamak üzere Kafkas Dağları’nın güney yamaçlarına doğru yola koyulduğumuzda Svaneti’nin ve burada yaşayan Svanların bu masallardaki rollerinin henüz farkında değildik. Amacımız Gürcistan’ın kuzeyindeki dağların ardında, kaba saba dağlı Svanların yaşadığı Mestia’daki, Avrupa’nın en yüksek köyü Ushguli’ de (2200 metre rakımlı) kış yaşamını keşfetmek, fotoğraflamaktı. Doğanın sunduğu güzellikler içinde yol alıp, Enguri Nehri’ni, Ushba Dağı’nı, Skhara Dağı’nı gördükçe doğanın yaydığı masalsı havadan sarhoş olmuş bir şekilde yol alırken, rastladığımız kuleleri merak etmeye başladık.
Taştan yapılmış küçük evlerin yanında yaklaşık 15 metre yüksekliğindeki görkemli kuleler… O kadar çoktular ki… Saymaya başladık, ama saymayı bir türlü bitiremiyorduk… Bir, iki, üç, dört, beş… on, yirmi, otuz, otuzsekiz, otuzdokuz… doksan dokuz, yüz… Sekseni tahrip olmuş, 200 civarında kule vardı bölgede… Neredeyse her evin yanında bir kule… Kuleleri saymaya devam ederken, bir yandan da “Acaba bu yüksek dağlar arasında bu kadar çok kule niye yapılır?” sorusu kafamızda dolaşıyordu…
UNESCO tarafından korumaya alınan Uşguli’ye varmamıza az bir zaman kalmışken, yolun kardan kapanması nedeniyle yola devam edemeyince, köyden yardım istemeye karar verdik. Kış mevsiminin acımasız sürdüğü Kaf Dağları’nın eteğine kurulmuş köyde kimse yok diye düşünürken, ilerideki binadan gelen çocuk sesleriyle, köy okuluna yakın olduğumuzu anladık… Çocukların kahkahalarından aldığımız cesaretle de, tanrı misafiri olarak bacası tüten evlerden birinin kapısını çaldık… Kapıyı asık suratlı yaşlı bir adam açtı. Rehberimiz Kenan’dan adının Jana olduğunu öğrendiğimiz adam biraz sonra yüksek sesle “Nino” diye seslendi. İçerden yaşlı bir kadın çıktı. Gürcüce durumuzu özetleyen Kenan’ın konuşmalarından sonra Jana ve Nino rahatladılar.. Biraz önce bizi ürküten asık suratlarının yerini gülümseyen yüzleri aldı ve ısrarla bizi evlerine davet ettiler.
Yazının devamını okumak için tıklayın