Yeni Adana Kapanırken Mehmet Uluğtürkan

Bugün Zeydan Karalar olmak istemezdim!
Dün Adana’da Cumhuriyetin bir ışığı söndü.
Kimse umursamadı.
Yer yerinden oynar diye düşünmüştüm, ‘çıt’ çıkmadı.
105 yıllık ‘Yeni Adana’ gazetesi kapandı.
Fransız askerleri Adana’yı işgal etmişti.
İlkin, okullarda ve resmî kurumlarda asılı Türk bayrağından rahatsız oldular. İndirttiler.
Türk jandarmasının fesindeki ‘Ay Yıldız’a dahi tahammül edemediler. Kaldırttılar.
Sonra Ermeni komşularımızı kışkırttılar. Onlara taşkınlık yaptırttılar, kiliselerinde Müslüman kesmelerine göz yumdular.
Fransızlar, gülüyor, eğleniyorlardı.
Taşköprü önünde fotoğraf çektirip Paris’teki ailelerine kart atıyorlardı.
Kartların arkasına, ‘Parisliler müjde. Giydiğiniz elbiselerin pamuğunu dert etmeyin. Dünyanın pamuk cenneti artık bizim” yazıyorlardı.
Adana Valisi Fransız olmuştu.
Sanayi ve ticaret odasının, borsanın yönetimleri Türklerden Ermeni, Yahudi ailelere teslim ediliyordu.
Türkler çarşıda pazarda, caddede sokakta hakarete maruz kalıyordu. Dövülüyor, öldürülüyorlardı.
Türkler arasında Fransız valiye yavşaklık yapanlar da töremişti. Onlar da yandaş nüfuzu kullanıyor, resmi dairelerde görev alıyor, tarlalara konuyor, fabrikalara ortak ediliyorlardı.
Ahmet Remzi…
Öğretmen Okulu mezunu bir gençti.
İşgale isyan etti.
‘Burası bizim yurdumuz’ dedi.
‘Birlik olursak, sileriz düşmanı’ dedi.
‘Adana’ gazetesini çıkardı. Halka, ‘direnin’ çağrısında bulundu.
Yurdun dört bir yanında kurulmaya başlayan Kuvâ-yı Milliye’nin Adana teşkilatlanmasına destek oldu.
Çok geçmedi. Adana’daki Fransız yönetimi onun bu çabalarını fark etti.
Matbaasını bastılar. Kurduğu ‘Adana’ gazetesini kapattılar.
Hakkında idam fermanı çıkardılar.
Kadın kılığında şehirden çıktı.
Katır sırtında çıkardığı hurufat ve matbaa makinesiyle Toros dağlarında bu kez ‘Yeni Adana’ gazetesini bastı.
Türkleri birlik olmaya teşvik eden, kurtuluş umudu taşıyan ateşli yazıları Fransızları çileden çıkarıyordu.
Bir âtıl vagonu kendine matbaa yapmıştı.
Kâğıdı sınırlıydı.
Matbaa boyası tükenmişti.
Yılmadı.
Çam dallarını yaktı. Kömürünü ufaladı. Bezir yağıyla karıştırıp matbaa boyası yaptı ve Yeni Adana’yı çıkarmaktan vazgeçmedi.
Yeni Adana, kurtuluşun gazetesi olmuştu.
Akılcı, cesaret veren yazıların halkta tesiri büyüktü.
Gazete en karanlık günlerde Türklerin feneri olmuş Çukurova’yı aydınlatmıştı.
Son düşman askerinin Çukurova’yı terk ettiği güne kadar ateşli, akılcı, birleştirici yazılarına devam etti Yeni Adana.
Ve Cumhuriyet kurulmuştu.
Yeni Adana, Cumhuriyetin faziletini, Mustafa Kemal’in devrimlerini en iyi anlayan ve okurlarına anlatan gazetelerden biri oldu.
Kurtuluşun gazetesi artık kuruluşun da gazetesiydi.
Cumhuriyetin güneyden parıldayan yıldızıydı.
Cumhuriyetin 100’üncü yılında,
Cumhuriyet Halk Partili bir belediye başkanının kentinde,
Yeni Adana gazetesi kapandı.
Bugün eğer Yeni Adana gazetesine hiç reklam vermemiş bir sanayici olsaydım, utancımdan fabrikama gidemezdim.
Bugün eğer Yeni Adana gazetesine hiç abone olmamış bir tüccar olsaydım, utancımdan sokağa çıkamazdım.
Bugün eğer Yeni Adana gazetesini hiç okumamış bir çiftçi olsaydım, utancımdan tarlama, bahçeme uğrayamazdım.
Sanırım bugün en çok Zeydan Karalar olmak istemezdim.
Olsam, zaten Yüreğir Ailesi gazeteyi kapatmak zorunda kalmazdı.
Olsam, ne yapar eder Yüreğir Ailesi’ne Basın İlan Kurumu’na verilecek o dilekçeyi yırttırırdım.
Hülasa, ‘Yeni Adana’ bugün mutlaka çıkardı.