H. AYHAN TİNİN
Sanat da var / Edebiyat
Selim öldü!
Bazı insanların var olduğuna da öldüğüne inanamazsınız.
Selim İleri de öyle…
1980’lerin başı… Ahmet Sezerel’in Taksim Sanat Evi’ndeyiz. Barda Saim… Ben henüz çiçeği burnunda bir gece muhabiriyim gazetede… Ortadaki alanda yuvarlak bir masa var. Selim İleri dostlarıyla oturuyor. Kitapları arka arkaya ödüller almış, ününün zirvesinde.
‘Her Gece Bodrum’u okuyup çarpılmışım.
Hemen ardından öykü kitapları ‘Dostlukların Son Günü’ ve ‘Bir Denizin Eteklerinde’nin ardına düşmüşüm. Hayranlığım büyümüş, kıskanmışım da…
Polis muhabirliği mi? Boşversene ya! Ben büyüyünce yazar olucam…
Benim hayranlığımı gören Fatih “Sizi tanıştırayım” dedi. Boynumda mavi bir fular-atkı… Mahcubiyetin üst sınırında bir “Merhaba” dedim. Anladı tedirginliğimi. “Bizimle oturmaz mısın?” Sonra gecenin ilerleyen saatinde -Attila İlhan’dan- bir şiir hediye etti.
Boynuna o yeşil fuları sarma çocuk
Gece trenlerine binme, kaybolursun
Sokaklarda mızıka çalma çocuk
Vurulursun…
Böyle başlayan bir dostluk, senelerce sohbetlerle, kimi zaman yazdığım öyküleri ilk okumasını istediğim zaman, yönlendirmeleriyle devam etti.
Şişli’deki evinde çok bunaldığı bazı akşamlar arar “Bana gelsenize” derdi. Eşimle yürüyerek giderdik.
Sonra geçim koşullarının getirdiği zorunlulukla hayatın başka alanlarına, başka işlere yöneldim. “Yazmaya devam et” diyordu. Yazmak çok uzaktaydı artık. İş hayatının bej-gri soğuk renkleri arasında, kelimeleri kaybolmasa da sıradan bir yaşam öyküsüne çevirdim yolumu.
Yine o hayatın yoğun günlerinden birinde, sanıyorum hüzünlü bir günüydü onun da… Beni aradı. Akşam Çiçek Pasajı’nda buluşalım diye. Çok işim vardı. Sanırım bir insanın acısını anlayamayacak kadar toydum ya da içinde olduğum dünyanın duyarsızlığıyla davranmıştım.
https://www.diken.com.tr/yildizlar-altinda-selim-ileri/