Yılmaz Güney’den Mektup Var! Çetin Yiğenoğlu yazdı

Çetin Yiğenoğlu

Yılmaz Güney’in bu mektubunu nice zamandır paylaşmak istiyordum sevgili halkıyla. Olmadı, türlü nedenlerle kaldı bugüne.

https://www.cukurovasanatgirisimi.com/yilmaz-guneyden-mektup-var/

Bu yılki Altın Koza’da yine çok şey söylendi, yazıldı, çizildi onun hakkında. Bazıları yalan-yanlış-uydurma şeylerdi. Bunlar, doğal olarak dönemin yaşayan görgü tanıklarını rahatsız etti.

Benim de bazı tanıklıklarım, anılarım var onunla, Altın Koza’yla ilgili. Ne ki, bugüne değin bunları paylaşmayı gerekli bulmadım.

Anıların, tanıklıkların yanı sıra Yılmaz Güney’in biri daktiloyla, 4’ü el yazısıyla yazılmış 5 mektubunun kopyası var bende. Nice zamandır kitaplığımın bir köşesinde durur. Ünlü sanatçının yer yer sanata, sinemaya bakışını yansıtıyor mektuplar.

Güney’in çok özel bir dostuna yazdığı mektupların benim elime nasıl geçtiğini merak edenleri kısaca yanıtlamam gerekirse “dostluk ilişkisi” dememin yeterli bulunmasını dilerim.

Mektupları yazdığı dostunu çok iyi tanırım. (İzninizle adını yazmayacağım). Şimdi ışıklarda olan, saygı duyduğum, yüce karakterli bir insandı. Onunla Güney iki güzel çocukluk arkadaşıydılar. Hiç kopmadılar birbirinden. O, Yılmaz Güney’i öyle çok severdi ki, erken ölümüne dayanamadı, ardından yürüdü ışığa desem, dilerim abartılı bulunmaz!

Mektupları, o ışığa yürüdükten çok sonra gördüm kitaplığımda. Unutup gitmiştim. Tekrar, bu kez, içselleştirerek okuduğumda ellerim yandı. Hemen yayımlamayı düşündüm bir dergide. Gerek sinema gerekse yazın dünyasına açılmalıydı o mektuplar. Bunu yapabilmek için o dostun varislerinden izin almam gerekiyordu. Mektuplar tartışmalara, polemiklere yol açacak nitelikteydi. Bu nedenle izin almadan mektupları yayımlayamazdım. Varisleri bir türlü bulamadım. Bulamadığım için de yayımlamadım.

Yalnız birini, burada paylaşacağım mektubu bu biçimde yayımlayabileceğimi düşündüm sonra.

Bu yıl 31.si düzenlenen Altın Koza dolayısıyla oluşan Yılmaz Güney gündemi anımsattı mektubu bana.

Okuduğunuzda bana hak vereceğinizi sandığım mektup, Güney’in sanat anlayışı konusunda bir manifesto, bir yanıyla da ağır özeleştiri niteliğindedir.

Mektubun tarihi 21 Aralık 1972. Yılmaz Güney’in el yazısıyla yazılmış mektup (birkaç özel bölüm dışında) aynen şöyle:

“Maddi ve manevi varolan her şeyin kaynağı halktır. Sarayları yapan ve yıkan o… toprağı eken ve biçen, mezarları kazan, gül fidanını budayan, tarihleri yaratan o… hep o… Sanatın yaratıcısı da odur… halktır…;

“…Yalnız… bir sanatçı, ülkesinin sosyo-ekonomik ve siyasal yapısının dışında düşünülemez… çünkü halkı bu etkilerin dışında değildir. Çünkü halk gerçeğin kendisidir… gerçeği yaşıyan ve yansıtandır. Sanatçı, O’na (‘halk’a) ne kadar yakınsa, özdeşse, başarıya ve gerçeğe o kadar yakındır.

Oysa biz, bu fakir halkın cebindeki bir liracığı kapmak için yılda üçyüz film yaparız… Onu aldatmak, gözünü boyamak için akla gelmedik hikayeler uydururuz… Ağlarız, güleriz, uçarız… Krallarımız, kraliçelerimiz, orospularımız ve pezevenklerimizle, Adra-kadabrayı bile şaşırtacak hokkabazlıklarla, garibin cebindeki liracıkları çalarız… ve o bir liracıklar, sinemacıya, işletmeciye, reklamcıya, filmciye paylarını bıraktıktan sonra, biz sanatçılara da yüzbinlercesini bırakır… Gazete sayfalarını süsleriz hergün… apartmanlarımız, otomobillerimiz, kotralarımız… nasıl yatarız, nasıl kalkarız, kaç numara ayakkabı giyeriz. hangi çiçeği severiz… Sevgililerimiz, jigolalarımız, şapkalarımız, bacaklarımız ve de aptallıklarımız… Bütün bunları yaşatan bir liralar ve onun kaynağı halk… zavallı halk…

Bütün filmleri işte bu açıdan değerlendir… bir liraya ne kadar yalan satıyoruz… kuruşbaşına ne düşüyor… kuruşbaşına bir yılda kaç zavallı barlara, pavyonlara ve daha aşağılara düşüyor… kaç delikanlı hapislere… kaç yuva yıkılır… Çünkü onlara gerçekleşmesi imkansız özlemler götürürüz, yalanlar söyleriz….

Bunlardan nasıl kurtulunur? Nasıl iyi film yapılır? Halkımıza nasıl faydalı oluruz? İşte on aydır kafamı patlatan, uğraştıran soru…

Nasıl?

……………

Yeni yılın hepinize uğur getirmesini dilerim… Selamlar… Yılmaz Güney”