“Foto Apo vardı, tüm Adana’nın ve bizlerin okul ve özel günlerimizin fotoğrafını çekerdi, önce bulvardaydı sanırım, sonra Arı Sineması’nın yanına taşındı, ’82 yılından bir fotoğrafına rastladım, oğlu paylaşmış, Gazipaşa Bulvarı’nda eski tip bir dolmuşun ve Serçe, dediğimiz otomobillerin bulunduğu, o yıl ben lise sondaydım, hepsine de bindik, dedim Ali’ye, tevellüt eskiyor.
Arabayı bulvarın Kasım Gülek Köprüsü’ne yakın tarafına koyup da ayaklarımız açılsın biraz, yürüyelim, diye konuşurken, kendimize, Toros Caddesi’nden başlayan, Valiyolu’na, oradan da Gazipaşa’ya geçen bir rota belirledik.
Okul çayları olurdu, müzik sistemi kurarlardı, dönemin en güzel şarkılarıyla dans ederdik, şimdi yerinde kavak yelleri esiyor, o apartmanın önünden geçerken, Stop Müzik, gençliğimizin ilk anılarına onlarla başladık. Tombul Müzik, Burhan Plak vardı hatta, liste hazırlar, kaset doldurturduk.
Kayınvalidenin evinin altında Gima açılmıştı, belki de ilk marketti, emin değilim, yerini sonra bir kitapçı aldı, karşısındaki apartmanın yerinde Ateşoklar’ın, okulun karşısına denk gelen yanında da Gülüler’in bahçe içindeki evleri bulunurdu, uzaklardan, belli belirsiz gül kokuları duyardık.
Sucuklu tostu ve şalgamı nefisti yine meşhur tostçunun, Gazipaşa Bulvarı’ndaki çocuk parkının caddeye bakan köşesindeydi o zamanlar, yanlış hatırlıyor olabilirim, Niyazi, diye birisi dururdu sanki, Karekökdört Dershanesi adıyla eğitim veren üniversiteye hazırlık merkezinin hafta sonu derslerinden çıktığımızda ayaküstü atıştırırdık.
Karşı köşesinde Tatlıcı Fehmi yer alırdı, en güzel tatlıları orada yerdik, bir keresinde hiç unutmam Taner Şener ve eşi oturmaya gelmişler, o yılların Türk Sanat Müziği sanatçılarından biriydi, TRT ekranlarında, özellikle Bir Başka Gece isimli programda sık sık izlerdik.
Onun hizasından Toros Caddesi’ne dönüp de sağ taraftan ilerlediğimizde, yüksek ağaçların koyu gölgesinde ve bahçenin az içerisinde kalmış iki ev hatırlarım, biraz ötesindeki kumluk, boş arsayı geçip, arkasındaki, bizim rahmetli Aylalar orada otururdu, Güney Sanayii Lojmanları’na ulaşırdık.
İki sokak ilerisindeki ablamların evine varmadandı Onbaşılar Kebap Salonu, küçücük bir dükkan, belki iki üç masa ancak, daha ziyade paket hazırlarlardı, işleri biraz ilerletince, sokağın karşısındaki, sanırım Bahar Caddesi’nin köşesindeki ya da yanındaki sevimli bir bahçeli evi tutmuşlardı da yaz akşamları güveç yemeğe giderdik.
Kapalı Spor Salonu, okul maçlarından başka, konserlere de sahne olurdu, hatırladıklarım arasında İbrahim Tatlıses, Barış Manço, Yeni Türkü, ne coştururlardı, serde gençlik de var, Ne geçmiş tükendi ne de yarınlar, hayat yeniler bizleri, geçse de yolumuz bozkırlardan, denizlere çıkar sokaklar, diye avaz avaz şarkılarını söylerdik.
Valiyolu Caddesi’nin Gazipaşa Bulvarı ile kesiştiği köşede, yüksek duvarlarından içini göremediğimiz, ünlü dergilere konu olduğunu duyduğumuz bir villa vardı. Sonrasında, parkın oralar ve Toros Caddesi daha popüler oldu ama zamanın delikanlıları o duvarda saatlerce zaman geçirir, bizler de önlerinden ikinci kez geçmeye utanırdık.
Ve daha neler neler, ne anılar, ne yerler. Üniversiteydi, çalışma hayatıydı, evlilikti, çoluktu çocuktu derken yaşanmışlıklarımızı çoğaltmışız hepimiz, ama zamanın su gibi geçtiğini, yılların hızla ilerlediğini de iç çekişlerimize saklamışız.
Her biri ne kıymetliymiş. En mühimi, her yaşanan an kıymetliymiş. Güzel günlerde nice anılar biriktirmek dileğiyle.”