Seyhan Belediyesi ve Yaşar Kemal Vakfı’nın bir ay boyunca düzenlediği ‘Yaşar Kemal Sanat Günleri’nin ilk ürünü çocukların dev yazarın eserleri rehberliğinde yaptığı resimler… Büyük yazar, yeni nesilleri doğayla uyumlu yetiştirmek gerektiğine inanıyordu. Ölümünden sonra kurulan vakıf şimdi bu amacı belirgin kılmaya hazırlanıyor.
Adana Seyhan’da Yaşar Kemal Kültür Merkezi… Büyük salon, son koltuğuna dek dolu. Çocuklar, gençler, öğrenciler… İçinde bulundukları mekâna adını veren dev yazarı biraz daha tanımak için gelmişler. Mikrofonun gerisinde Özdemir İnce var… Bu toprakların en bereketli edebiyatçısından bahsederken sesinde hem saygı hem özlem: “Türk edebiyatının Yaşar Kemal’in büyüklüğüne ihtiyacı vardır. Bir edebiyat ancak büyük yazarı olursa yeni büyük yazarlar yaratır. Onun büyüklüğüne zihnimizi, dilimizi ve vicdanımızı alıştırmamız lazım.” Türkiye’nin en usta eleştirmenlerinden İnce, bir dönem Kemal’i ‘madara etmek’ için çok okuduğunu ama edemediğini –yine de bu sayede kendine bir eleştiri yazını kütüphanesi kurduğunu– anlattıktan sonra sözlerini bağlıyor: “Onun büyüklüğü bana güven veriyor, yol gösteriyor. Ellerinden öpüyorum Yaşar Kemal’in.”
Yaşar Kemal’in doğduğu Hemite Köyü. (Fotoğraf: Levent Kulu)
İnce haklı; dev yazar, ölümünün ardından da yol gösteriyor. Son örneği de onun bu konuşmayı yapmasının vesilesi olan buluşma. Yaşar Kemal Vakfı ile Seyhan Belediyesi’nin işbirliğiyle düzenlenen, ‘Hemşerimiz Yaşar Kemal’ adını taşıyan organizasyon, Adana’da tam bir ay boyu devam etti. Çocuklar ve gençler, drama, resim ve yaratıcı okuma atölyelerinde, yazarın kitapları rehberliğinde, rekabete girmeden, çevreye ve doğaya bakmaya davet edildi. Çıkan sonuç muazzam. Beşinci, altıncı sınıf öğrencilerinin, Yaşar Kemal ve Çukurova’sını resmetme biçimleri, hayal güçlerindeki zenginlik, çocuklarla doğru ilişkiyi hep gündeminde tutan yazarı haklı çıkarıyor. Aşağıdaki uzun alıntı Kemal Özer’in yazarla yaptığı, 13 Eylül 1975’te Cumhuriyet’te yayımlanan röportajından:
“ (…) Büyüklerin anladığı sağlıklı edebiyatı, romanı, hikâyeleri, şiirleri çocuklar da anlar. (…) Koşullanmış ana babalarla karşı karşıyayız. Benim herhangi bir kitabımı alıp bunlar çocuklarına okutmuyorlar. Ama çocuklar için yazılmış deyince okutuyorlar. Yutturmaca değil bu. Büyükler için yazacağım şeyleri çocuklara da ulaştırmak istiyorum, ne yapayım. Yazdıklarıma çocuklar için dememin tek nedeni koşullanmış ana babalardır. O engeli aşmak istiyorum. (…) Elbet çocuklar da koşullanıyorlar. Büyükler onları koşullandırıyor. Çocuklar en az bizim kadar ciddi adamlardır. Çocuklar oynar, biz oyuncaklarla oynamayız. Oysa her baba, hepimiz, çocuklar gibi oyuncaklıyız. Ben hâlâ bu yaşımda uçurtma uçururum ve büyük tat alıyorum bundan. Babalar uçurtmuyor da onun için onlarla uçurtmuyorum. Yoksa çocukların arasına karışma alçakgönüllülüğünü gösterseler, onlarla da uçururum. Onlar, o çocuk işidir, diye yanaşmıyorlar. Oysa hepsinin hoşuna gidiyor uçurtma. Hepsinin hoşuna gidiyor, oyuncak trenle oynamak. Ne oluyor, çocuk işidir, diyorlar. Büyüdüğü zaman çocukları da koşullandırıyor bunlar. Ben bizim köyde çocukların oyununa karışan bir sürü insan gördüm, bir sürü yaşlı kadın gördüm. Öyle bir koşullanmaları yoktu. Ama burada, kentte koşullanma var. Ya vakit yok, ya da öyle bir eğitim düzeni ki, onları çocuklardan ayırıyor.”
Büyük yazarı bu noktaya getiren evvela kendi çocukluğu… Kurduyla kuşuyla, karıncası kartalı, ağacı suyuyla doğayla kurduğu arkadaşlık… Yaşar Kemal ve Çukurova’sı diyerek ezbere söylüyoruz ama işte bu iki ismin yan yana bu kadar rahat yazılabilmesinin bir sebebi var. Yaşar Kemal doğaya doğdu, çocukluğunu doğada geçirdi ve büyük kente gelince bile doğada kazandığı alışkanlıkları bırakmadı. Savrun Çayı boyu bir aşağı bir yukarı yürüyüp düşünme, sonra da düşündüğünü kâğıda geçirme terbiyesini hiç kaybetmedi. Nice büyük romanlar Şile’de kaldığı otelin önünde kilometrelerce uzanan kumsaldaki yürüyüşlerinden çıktı. Bazıları, Bolu’daki bir ufak gölün çevresindeki iki kilometrelik parkurdan… Kimisi de Yalova’daki bir ormandaki yürüyüşlerden. Yani sadece doğada yaşamadı Yaşar Kemal, doğada yazdı da. Çünkü çocuklukta öğrenilenler insanın içinde hep yaşıyor. Bunu yine en iyi yazarın kendisi anlatıyor:
Yazının devamını okumak için tıklayın