Bir Şarkının Daha da Ötesi / Emre Toğrul

Bir Şarkının Daha da Ötesi

Yetmişlerin ortaları bir cumartesi,
Mersin’in o zamanki en nezih mekanı,
Tüccar klübündeki bir partiye gittiğimi,
Geniş merdivenlerden tırmandığımı,
İçerden tatlı tatlı gelen melodiyi,
Hayal meyal hatırlıyorum.
O günlerde hiç tanımadığım Shirley Bassey
‘Yesterday When I Was Young ’ı söylüyordu.
Divanın, iliklerime kazınan muhteşem sesi,
Bu hafta, bir paylaşım sonrası karşıma çıkınca,
İroni rüzgarı salladı, bırakmadı beni.
‘Yahu’ dedim, ‘her ama her duyduğumda,
Beni, nostaljik romantizmin hüznüne sarıp,
Ters köşeye yatıran bu şarkıyı kim yazmış,
Kim bestelemiş, söyleyen Shirley kim?’
Onların hayatlarında ne var ki, olmuş ki,
Söz, müzik ve ses birleşip iliklere akıyor.
Acaba onlar da bizim gibi çileli bir hayat mı,
Yoksa el yağ balda bir yaşam mı sürmüşler.

●●●●○○○○●●●●

Hepimizin hayatında bazı melodiler var,
Sözler var, dilimizden düşmeyen,eskimeyen,
Tın edince hikayeyi baştan sonra hatırlatan,
Şarkı bitince iç çektiren ve gözleri sabitleyen.
Peki bu yürek yakan şarkının bileşenleri kim?
Aslı ‘’ Hier Encore’’ parçanın bestecisi tanıdık;
Charles Aznavour, Ermeni asıllı bir Fransız,
Annesi Adapazarından, babası Gürcistandan,
Göçmen bir ailenin bir başka ülke kimliğinde,
Belli ki AİDİYET KAOSUNDA büyüyen minik çocuğu.
Şarkıcı annesini bar taburesinde bekleyen çocukluk,
Gazete satıcılığıyla sahne arasında aranan bir kimlik?
Bizimle, tarihsel bazda sorunlu ve taraflı biri.
Sözleri İngilizceye çeviren, Herbert Kretzmer,
Meşhur ‘Sefiller’ müzikalinin ünlü söz yazarı,
O da, eksiden başlayan hayatlı bir göçmen,.
70 yıl önce Güney Afrikadan Londra’ya gelip,
Geldiği ilk gün tüm parasını çaldıran,
Yıllarca yemek parası için barlarda çalan,
Defalarca ALDATILAN, kandırılan, umutsuz kalan,
Tırnaklarıyla yeteneğini birleştirmiş biri.
Peki, o kadife ses nereden geliyor derseniz;
Nijeryalı babanın, İngiliz annenin kızı Shirley.
Baba, bir çocuğa cinsel istismardan tutuklanınca,
Anne utançtan oturduğu şehri terkediyor.
Sonrası UTANÇ dolu yıllar ve kimlik arayışı.
Demem o ki,
Aidiyet arayışındaki bir gönülün bestesi,
Aldatılmışlık yüklü dehanın yazdığı sözler ve,
Utancın içinde büyümüş bir kadının sesi birleşmiş,
Bugüne kadar gelen harika bir şarkı olmuş.
Dinlerken asla düşünmediğimiz bir hikaye.
Melodiyle hissetiğimizin, yanından bile geçmeyeceği,
Utanç, aldatılmışlık ve aidiyetsizlikten çıkmış,
İronik hikaye ve onu taçlandıran nefis şarkı;
‘’ Yesterday, When I Was Young’…

●●●●○○○○●●●●

Hissedildiğinde insan gelişimini, kişiliğini,
Moral ve bütünsel insan değerini etkileyen,
Muhteşem ya da yerin dibinde algılatan normlar,
Utanç, aldatılmışlık ve ait hissetmeme,
Ya da tam tersi;
Övünç, güven ve aidiyet zırhı,
Arada uçurum var gibi…
Ve ne ilginç bir tesadüfdür ki,
Yıllardır beni ve milyonları mutlu hissettiren,
Onları duydukları anda içine çeken,
Belki üç dört dakikada olsa anı yaşatan,
Bu muhteşem parçanın mimarlarının hayatı,
Utanç, aldatılmışlık ve aidiyet yoksunluğunda,
Bizim normlarımızın tam da zıttından başlamış.
Yaratıcı, yenilikçi, insanlığı ileriye taşıyan insanların,
Yaratma gücü, çalışma azmi ve hayran olunan farkı,
Sanki hep bunlardan beslenirmiş gibi geliyor.
Hakikaten çamurdan çıkıp, hayatı boyunca üretmiş,
Çakıldığı norm kazığından sıyrılıp, bizim gibi
Şişirilmiş normlu milyonlarca insana,
Hissi, fikri, yapıyı böylesine verebilenlerin,
Beni nasıl umutlandığını anlatamam.
Bir haftadır bu şarkıyı yüzlerce kez dinledim.
Başından sonuna yüzlerce aykırı hissi barındıran,
Gelgitler, kayıplar ve zorluklarla dolu hayatlara rağmen,
Şimdi herbiri doksanın üstünde olan bu üçlünün,
Bu şarkıda birleşmesinin olması gereken anlamını,
Özümsemeye ve anlamaya çalıştım.
Rehavet, tembellik ve algıdaki kötürümlük,
Yeteneklerin ve yaratıcılığın ölümü,
İnsanın yalancı bir güven ve gurur içinde,
Aidiyetine sığınıp kalmasından olmasın.
Eğer hakikaten kaynak o ise,
O utanç, aldatılmışlık, aidiyet yoksunluğu ise,
Bir yerde büyük bir yanlış.