‘Kendileri bir tür yavaş şehir…’

‘Bu Su Hiç Durmaz: Bülent Ortaçgil’, Mahmut Çınar’ın Ortaçgil’le yaptığı su gibi bir söyleşinin kitabı. Doyurucu, samimi, dürüst, açık… Bu nedenle de çok değerli. Karşımızda kendi efsanesini kurmaya değil, yıkmaya çalışan bir adam var çünkü.

Aslında o bize öyle güzel şeyler armağan etti ki, oturup, durup düşünüp herkes en sevdiği, elinden en çok gelen şeyi yapmalı -ve elbette onun armağanlarıyla karşılaştırılmaz ama yine de eli boş gitmekten iyidir- ona armağan etmeli. Çünkü bazı insanlar hayata, tabiata, aşka, ülkeye, bir kente, müziğe, şiire, resme, iyiliğe bir armağandır. Bir tür ‘nebi’dir onlar. Bunlardan biri de, ‘huysuz nebi’ diyelim, Bülent Ortaçgil’dir ve bize bildiğimiz, bilmediğimiz, farkında olduğumuz olmadığımız bir nice şey armağan etmiştir.

Ne mi armağan etti? Bize gençliğimizi armağan etti. Bazılarına ‘başka bir şarkı mümkün’ demeyi, sessiz sakince de olsa “Bu su hiç durmaz”ın gerçekliğini, akıcılığını, alışkanlığı değil ama bağlılığı, mırıldanarak da direnilebileceğini, biraz huysuzluğun da aslında slogandan daha devrimci bir tavır olduğunu…

Diyeceksiniz ki, yani sen bunları bir şarkıdan mı öğrendin? Ben de diyeceğim ki, evet bunları bir şarkıdan öğrendim, aslında daha neler öğrendim de hepsini buraya sığdırmam olanaksız, bir de şiirin, şarkının, müziğin öğrettikleri su gibi toprağa, oradan köklerimize karışıyor ve onlarla büyüyoruz da haberimiz bile olmuyor. Ortaçgil’in şarkılarından öğrendiklerimiz de suya benziyor, hem akıcı hem gerekli hem yudum yudum içiliyor hem hiç durmuyor, insan hep susuyor. Susadıkça da kana kana içmek istiyor… İşte bunu da öğrendim.

Yazının devamını okumak için tıklayın