METAFİZİĞE OLGUNLAŞMA – Emre Toğrul

Emre Toğrul
Emre Toğrul

Yaşlanıyoruz, hepimiz, ayırdetmeksizin.
Dünya sağlık örgütü yaşlılık tanımını ötelese de,
‘En az on yaş genç görünüyorsun’ yalanını yesek de,
Doğrucu Davut aynaya inat, içimiz farklı dese de,
Yaşlanıyor, yaş alıyor, metafiziğe olgunlaşıyoruz.
Peki biz, hangi ihtiyarlığa doğru yol alıyoruz?
Pişmanlık ve hayalkırıklığı içinde mağaramıza çekilmek,
Kıyaslamak ve kıyaslanmak çukurunda debelenmek,
Uğrunda koca yaşamı feda ettiğimiz eserleri sergilemek,
Yaşlılığı kabullenmeyip, ha gayret yaşama sarılmak.
Esas soru bu herhalde, hangi yaşlanma en iyisi?
Beyhude didinmeleri aşmış, mutluluğu emniyete almış,
Gündelik işlerin prangasından kurtulmuş bir insan,
Yeterlinin yettiği, kelepire kafi diyen bir insan.
Keşfetmiş, artık farketmiş bir insan, Neyi mi?
Dünyayla ahengi, tekilliği, bedeninin yetersizliğini,
Değersiz hale gelmeden yaşlanmanın önemini,
Aşkın sorular üstünde düşünürken, hazzı unutmamayı,
Hala mantıksız düşünceler üretmeye cesaret etmeyi,
İfrat pervasızlığı ile tefrit ödlekliği arasındaki altın ortada,
Herşeyde ölçülülük çıkmazına düşmeden yaşayabilmeyi,
Farketmiş ve hatmetmiş bir yaşlanmışa gıptamız…

●●●●○○○○●●●●

Bu yaşlılık felsefesi, filozofların biteviye uğraşı olmuş.
Olmuş da, bu yaşam gerilimi nasıl dinginleşir acaba?
Erickson, modern psikolojide, Freud’cu aşamaları,
Tüm yaşamı içeren kişisel basamaklarla formülleyip,
Son aşamaya, cesaretle ‘ metafiziğe olgunlaşma’ demiştir.
Yaşamın her aşamasına, çözümlenmesi gereken,
Zor birer ‘’kutupsal gerilim’ yerleştirilmiş maalesef.
Çocukluktaki özerkliğe karşı kuşku ve utanç gibi,
Girişimciliğe karşı kapımızdaki suçluluk gibi gerilimler.
Genç ergenlikte mahremiyet ile yalıtılmışlık arasında,
Akıl yaşında, üretkenlik ile durağanlık arasındaki kutup,
Olgunlukta ego haysiyeti ile umutsuzluk arasında ki,
Geriye bakarak özümlenebilecek gerilime dönüşüverir.
Usta Aristoteles kestirip atar.
‘İhtiyarlığa yolculukta en iyi kumanya eğitimdir.’ der.
Bilgece ve düşünülmüş bir doygunluk hissine ulaşmak,
Hata ve sevaptan bağımsız, felsefi bir kabullenişle olur.
Özyaşamöyküsel deneyimlerimizi biribirine bağlayarak,
Hayatımızın ne anlama geldiğini kabulleniveririz.
Bunun kabullenilmediği başarısız örnekte ise, umut;
Dinmeyen pişmanlık, huysuzluk, aksilikle örtülüverir.
Fanilikle girişilen bu başarısız pençeleşme,
Hem sosyal dışlanmanın, hem de yaşlılık hastalıklarının,
En büyük tetikleyicisidir.
Düşünmenin, hala öğrenmenin, içten dertleşmenin,
‘Biriktirilmiş deneyimin paylaşılmasının’ mucizevi dürtüsü,
‘Metafiziğe olgunlaşmanın anahtarı’ desem inanır mısınız?

●●●●○○○○●●●●

O zaman, metafiziğe olgunlaşan, yaş alanlar içinde,
En samimi biriktirilmiş deneyim kimdedir acep?
Onlara hekimlik yapabilme mertebesinin onuruyla,
Yaşlı popülasyonun cerrahı olma hasebiyle ben,
En mutlu yaşlıların DİĞERKAM’lar olduğunu görüyorum.
Sosyobiyolojik bir tanım olarak altruistler veya diğergamlar,
Yani kendilerine doğrudan fayda getirmeyecek fedakarlıklarda,
Salt türünün devamı için yaşamsal davranışlarda bulunanları,
Ruhunu en geriye, bedenini ön saflara atan özveri ırgatlarını,
Yaşlandıklarında ayrı bir kefeye koyuyorum.
Evrim aşamalarına, tüm canlılara dikkatle baktığımızda,
Diğerkam genli üyesi olmayan benzer türlerin yokoluşu,
Bu insanların dünya yaşamı için öneminin de kanıtı gibi.
Varlıklı insanların, yaşlandığındaki yardımseverliğinin,
Huzuru ve mutluluğu karşılıksız vermekde bulmalarının,
Gecikmiş diğerkamlıktaki medete yönelmelerinin nedeni,
Onun benliği bütün ve umutlu tutma gücüdür.
Diğerkama o gücü veren ise, başından faniliğin idrakidir ki,
Bir usta yaşlanmışın ağzından meramımızın da kelamıdır bu;
‘’Var iken, gelecekte olmayacağının bilinciyle var isen,
Artık sen iyi bir yaşlısın’ der Soren Kierkegaard…