Geçtiğimiz günlerde Türkiye vizyonu ilginç bir tesadüfe sahne oldu ve yılın en merak edilen iki müzisyen biyografisi, “Bohemian Rhapsody” ve “Müslüm Baba” aynı dönemde seyirciyle buluştu. Elbette bunun arkasındaki dağıtım dinamiklerini bilmesek de özellikle Türkiye seyircisinin filmlerde yaratılan sanatçı temsillerini ele almak bağlamında verimli bir inceleme alanı sunduğu kesin. Hiç kuşkusuz, her iki film de estetik anlayış ve hikaye biçimi olarak birbirinden ayrılmakta.
Queen’in solisti efsanevi Freddie Mercury’nin hayatını konu alan “Bohemian Rhapsody” tantanalı yetmişli ve seksenli yılların rock müzik tarihinde konumlanırken, “Müslüm” Türkiye seyircisinin büyük bir çoğunluğunun bizzat yaşadığı, hatta sosyal bir figür olarak özdeşleşim kurabileceği kültürel temsilleri ve toplumsal travmaları perdeye taşımakta.
Bohemian Rhapsody uluslararası boyutta ciddi seyirci rakamlarına ulaşsa da, eleştirmenlerce yüzeysel, klişe bir biyografisinin ötesine geçemeyişi ve Mercury’le ilgili kimi tarihsel gerçekleri yanlış ele alması sebebiyle beğenilmediğini söylemek doğru olacaktır. Hakikaten de filmin Queen’i ve Freddie Mercury’nin hayatına aşina olmayan bir kitle için, adeta canlandırma estetiğine sahip bir tanıtım filmi gibi grubun kariyerindeki dönem noktalarına, en çok sevilen şarkılarının nasıl ortaya çıktığına dair kronolojik, kolay takip edilen bir anlatı ortaya koyuyor. “Gerçekliğe uygunluk” ifadesini ilk akla gelen biçimiyle, konu edilen figürlerin ve temsillerin görsel benzerlikleri göz önünde bulundurularak seyirciye aktarmaya çalışan bir film. Başta Rami Malek olmak üzere, diğer grup üyelerinin özellikle konser sekansları bu açıdan değerlendirildiğinde etkileyici “performanslar” sunduğunu söylemek gerek. Freddie Mercury bir ana karakter olarak, güçlü ya da zayıf yönlere sahip bir insan mertebesine erişmeyi kesinlikle beceremiyor; herhangi bir motivasyon ya da içgüdü izlenimi oluşturamadan kurulmuş bir oyuncak bebek gibi senaryoyu takip ediyor yalnızca. Görsel ve plastik düzlemde, tüm o parıltılı, şatafatlı kostümleri ve elbette Malek’in iyi çalışılmış postürünü ve dans figürleri sayesinde bir tür “frontman” temsili ortaya konuyor ama ne yazık ki film anlatısı içinde iki boyutlu kalmaktan öteye gidemiyor: Bohemian Rhapsody’nin Freddie’si bir şovmen, performans sanatçısı, moda ikonu ama kesinlikle bir karakter değil.
Yazının devamını okumak için tıklayın