Lascaux Mağaralarından Cezanne’na; Işığın Mı Yoksa Rengin Mi İzinde? – Gülsüm Ünal/altinrota.org

Bir gezginin en önemli yol arkadaşı olan fotoğraf makinesi ve onun yardımıyla ortaya çıkan fotoğrafın ışık- karanlık dengesi, insanın içindeki iyi ve kötünün ortaya çıkması gibidir. Yaşam yolunda bilgi dağarcığınıza kattığınız bilgiler, tercih ettiğiniz yol ve bu yolu alırken edindiğimiz deneyimler, ortaya çıkan ürüne yansıyacaktır. Biz de, bilinen en eski sanat eserlerinden olduğu kabul edilen ve 1940’ta dört çocuğun tesadüfen keşfettiği Dordogne’deki Montignac köyü yakınlarında bulunan Lascoux Mağarası kompleksini gördüğümüzde, mağara duvarına çizilmiş olan resimlerde, bölgedeki yaşamın izlerini hemen fark ettik.  On beş bin yıl önceki ressamlarında ilham kaynağı; Provence’deki zengin doğanın, her saniye değişen farklı ışıklarda sunduğu farklı görüntüler olmalıydı.

15.000 yıl öncesine giden Lascoux mağara resimleri insanın kafasında birçok soruya yol açıyor? O kadar yıl önce bu kadar güzel resimleri nasıl yaptılar? Acaba sadece yaşadıkları bazı olayları, o dönem için çok önemli olan av sahneleri mi sıradan bir şekilde anlatmaya çalıştılar; yoksa mağara duvarlarında kendilerinin kurduğu hayallerimi canlandırmak istediler?

Pavel Florenski tarafından çokça vurgulanan “Tersten Perspektif” anlayışı mağara resimlerinde dikkatimiz çeken önemli unsurlardan biriydi (Tersten perspektif; resimlerde derinliği hissettirmek için öndeki nesnenin arkadakinden büyük çizilmesi gerekirken, Florenski öndekinin küçük, arkadakinin ise büyük çizilmesiyle de bir derinlik duygusu yaratılabileceği görüşüne verilen ad). Ama burada karanlığın içinde canlılığı hala hissedilen renklerin kullanıldığı resimler, bir ressamın eserine derinlik veren en önemli unsurlardan birinin renk olduğunun en eski örnekleriydi… Lascaux Mağarasının duvarlarındaki renkleri elde etmek için kızıl-sarı killi kum, kireç karbonatı beyazı, kahverengi ve siyah manganez oksit kullanılmış.

Yazının devamını okumak için tıklayın