TAŞKÖPRÜ
“Bakmayın taş olduğuna pamuk kadar yumaşaktır yüreği”
——————————————————
Ne zaman sıkılsam, bunalsam,
ne zaman karamsarlığa düşsem köprüye giderim.
Ve ağır adımlarla nehrin sesini ve martıların çığlıklarını dinleyerek köprünün sonuna doğru yürürüm.
Her adımda sıkıntımın yavaşca dağıldığını ve hafiflediğimi hissederim.
Sonunda öylesine hafiflerim ki
havalanıp uçmamak için korkuluklara tutunurum.
Nedenini bi türlü anlayamam.
Köprünün sihri midir bilemem.
Geriye dönünce, beyaz başörtüsü ve siyah mantosuyla güzel nenemin 6-7 yaşlarındaki, kısa pantolonlu Aydın’ı elinden tutmuş konuşarak geldiklerini görürüm.
Her defasında olur bu.
“Deja vu” mu? Belki…
Korkuluğa yaklaştıklarını ve nenemin konu komşudan topladığı kuru ekmekleri elindeki fileden çıkardığını ve bana da verdiğini ve birlikte balıkları doyurmak için nehre attığımızı kenardan izlerim.
Ben de eğilip bakarım.
Balıkların ekmeği kapmak için sudan nasıl fırladıklarını görürüm.
Bu beni öylesine neşelendirirdi ki.
Attığım sevinç çığlıkları hala kulağımdadır.
Bu nenemle yaptığım ve beni çok mutlu eden etkinliklerden biriydi.
Ekmekler bitince nenem tekrar elimden tutar ve yine sorularıma cevaplar yetiştirmeye çalışırken uzaklaşırlardı.
Ben de cebimden çıkardığım simidi başımın üstünde uçuşan martılara fırlatarak onların arkasından yürürdüm.
Kısa pantolonlu Aydın bir zamanlar balıkları doyururdu.
Simdi ben martıları doyuruyorum.
Aydın Sihay
Adana / Taşköprü