Felsefeye Sıkılan Limon – Emre Toğrul

En büyük ilaçlarımdan Pink Floyd efsanesinin ‘The Wall’u kulaklarımda,

Sabah turunç ağaçları arasındaki koşumu yaparken derin düşüncedeyim.

Turunç’dan başlayan düşünce, sonra mandalina, portakal, greyfurt, limon.

Limon diyorum, işte tam da onun diyarı Adana’da, mabedindeyim limonun.

Güneşin ışıkları bir şey içine hapsedilebilse, o ‘limon’ olurdu diyorum.

Derin düşüncenin organize bilgi dağarcığı felsefi açıdan düşünürken,

Aklıma gelen limon, acaba hakettiği değeri alıyor mu bu dünyada?

4000 yıl önce güney Asya’dan Roma coğrafyasına yayılan bu mucize,

İçindeki C vitamini mucizesinin uzun deniz yolculukları sırasında keşfiyle,

O kadar önemli olmuş ki, sürekli yiyip yüzlerini buruşturan denizcilere,

‘’Limoni herifler’’ denmesi belki de bundandır, kim bilir.

Ortaçağ ve sonrası Kristoff Kolomb ile Amerika kıtasına taşınan limon,

Artık çiçeği, ağacı, kokusu, C vitamini ve içeriğiyle aristokrasinin sembolüdür.

Tarih sahnesinden günümüze gelirken alternatif tıbba göre iradenin gıdasıdır o.

Bünyeyi ve zihni güçlendiren, yaratıcı enerji kaynağı bir alternatif gıdadır,

Suya karıştırıp içtiğimiz, her şeye sıktığımız, naneyle zeytinyağıyla sevişen limon.

Rejeneratif aroma detoksuyla, antibakteriel özellikleriyle bu yenilenme uzmanının,

Mükemmeliyetçi ve yaratıcı insanların vazgeçilmezi olması yadırganmamalı.

İştah açıcı, nefsi kırbaçlayıcı bu aroma topunun bahçeden soframıza yolculuğu ise,

Dramatik bir hikayedir ki, ‘’ Siyah İnci’’ romanındaki at misali oradan oraya savrulur.

Asıl sahibi, onu seven elleriyle besleyenlerden yok pahasına koparılıp alınır,

Sonrasında aracısı, taşıyıcısı, basamakları derken üstüne biner de biner herşey,

Lüks lokantaların, marketlerin masalarında tezgahlarında pahalı yerini alır,

Bir sıkılıp atılan, en çok ziyan edilen, o muhteşem kabuğu önemsenmeyen halde.

Oysa mermerin üstüne sürekli sıktığınızda, suyu asidi mermeri bile tahrip eden,

Tek başına kabuğunu ovduğunuzda kapalı mekanın tüm kötü kokusunu alan,

Panzehir, esans, yatıştırıcı, yenileyici bu mucize nasıl bu kadar hor görülmektedir?

Limon olmasa yaşam hakikaten bu denli sağlıklı sürebilecek miydi?

O halde bugünkü düşünce dağarcığımız bize diyor ki,

Limonu bize sunan Yaradana ve onun eşsiz doğasına,

Limonun yatağı toprağa ve ağaca, ona gözü gibi bakan emektar çiftçiye,

Soframıza getiren şüküre, bedenimizde binbir şekle giden mucizeye atfen,

Felsefi açıdan limonun bize düşündürmesi gereken nedir, ona bakalım…

∞Ω∞

Limonun toprağa bağlı ağaçtan hayat bulması gibi, felsefenin tözü de bilgidir.

Bir sıkılıp atılan, kabuğu ovalanmayan, sadece asidi kalırsa tahrip eden bilgi.

Limona suyunu, besinini verip canlandıran topraktan ağaçtan gelen masumiyet,

Onu elleri ile besleyip büyüten çiftçiden kaynaklı vicdani sorumluluk misali,

Saf kaynaktan çıkan bilginin ari ve anlaşılır yorumudur felsefi bilgi, bilgelik.

Taa ki o bilgi, insanlara ışık tutmaya aydınlatmaya yarayan bilgi,

Bir usul ve esas yoksunu düzen içinde bilinçsiz yorum ve anlayışlarla yüklenip,

Tıpkı bir garip limonun pahalı vitrinine çıkmasındaki ucube yolculuktaki gibi,

Subliminal amaçlı, tahrip edici, yanıltıcı, ve doğru olmayan vitrinine ulaşıp,

Düşünüp irdelenmeden, muhakeme edilip tam anlaşılamadan kullanılıp atılana dek.

Felsefe de limon gibi Asya kökenlidir, o köken ki,

Zerdüşt, Thales, Konfiçyüs, Lao-Çu, Budha ‘’ muhabbete asla limon sıkmadan,

Kabuğundan suyuna, çekirdeğinden etine tüm aromasıyla bilginin özünü,

Tıpkı mucizevi limon gibi tüm insanlık aleminin akıl kanallarına nakletmişler.

Limonun neye yaradığını tarihsel süreç içinde keşfeden, ondan ayrılamayan,

Şefkatli toprakta, yediveren ağaçta, nasırlı ellerle onu büyüten güzel insan,

Günümüze dek, doğanın yasasına uygun her bilgiyi özüne dek incelemiş,

İçindeki usareyi, eşsiz aroma ve kokuyu yaymak için her yolu denemiştir.

Felsefe benzetmeleri çok sever ve insan aklının buna yatkınlığını bilir.

Felsefe ile tanışan kişi, tıpkı limonla tanışan kişi gibi aydınlanacak,

Statik toplumsal düzenlerin gam ve kasvetinden kurtulup,

Güncel yaşamın paradoksal unsurlarından yararlanarak,

Yaratıcılığını, doğurganlığını ve yenilenmesini sürdürebilecektir.

Hem limon, hem de bilgi için yolculuk ortaktır, meşakkatlidir ve çetindir.

Devletlerin en önemli görevi, mucize limonun ve doğru bilginin,

Yaratıcısı olan doğa ve aklın elinden çıkarıp, her insana ulaştıran yolu,

Yanıltıcı, farklı anlam ve değer yükleyici, gerçek dışı çalılardan temizlemesi,

Her ikisini de, yerinde gerçek değer ve anlamına ulaştırmasıdır…