Sally Rooney İntermezzo kitabı inceleme yazısı Salime Kaman

 

Sally Rooney’in yazdığı ‘İntermezzo’ kitabı Beğüm Kovulmaz tarafindan tercüme edilmis, Can Yayınevi tarafından 2024 tarihinde basılmıştır. 477 Sayfa.

‘İntermezzo’ kelime anlamı; satranç terimi olarak oyunun seyrini değiştiren beklenmeyen bir hamle, diğer anlamı bir müzik terimi olarak da bir oyunun perde aralarında çalınan müziğe verilen isim, üçüncü anlamı da gastronomi de iki yemek arasında damağı temizleyen ufak atıştırmalıklara verilen bir isim.

İntermezzo’ isminin çok anlamlar ifade etmesi nedeniyle kitabın adı gibi kitabın içeriğini, anlatımını, anlam katmanlarını kitabı okumadan düşünmeye başladım.

Okuması ilk 1-2 bölümden sonra çok akıcı bir dille devam ederken, Y kuşağından farklı hayatlar yaşayan birçok karakterler ile tanıştım. Kitabı okumaktan da çok keyif aldım. Kitabın kapak resmini de sevdim. Bazen düşündürdü, bazen de kitap satırlarının altını çizdirdi.

Kitabın yazarı, Sally Rooney (d. 20 Şubat 1991 Castlebar), İrlandalı yazar ve senarist. Milenyum kuşağı denilen Y kuşağı yazarlarından. İlk romanı ‘Arkadaşlarla Sohbetler’ 2017 yılında, 2018 de ‘Normal İnsanlar’, 2021 de ‘Güzel Dünya Neredesin?’ yayınlanmıştır. Yazarın öykü ve denemeleri de vardır. ‘Normal İnsanlar’ romanı, diziye uyarlanmıştır.

Araştırmacılara göre, 1981-1996 yılları arası Y kuşağı üyelerinin doğum aralığı olarak kabul edilmiş. Bu kitabı okumamızı öneren ‘Son Baskı’ grubumuzun Y kuşağı yazarlarına teşekkür ederim.

Sally Rooney’ in yazdığı ‘İntermezzo’ kitabını zevkle ve çok kolay okudum. Kitap da anlatılan hayat/hayatların akışı, içinde bulunduğumuz yaşadığımız dünyadan yansımalar gibi. Kitap üç kısım ve on yedi bölümde anlatılıyor. İlk kısım sekiz bölüm, ikinci kısım beş bölüm, üçüncü kısım dört bölümden oluşuyor.

Kitabın birinci bölümünde üsluptan ötürü bir anlam karışıklığı var ancak sonraki bölümlerde bu karışıklık azalarak kayboluyor.  Birinci bölümde cümleler bir- iki kelime ile çok kısayken, noktalama işaretleri yerinde kullanılmasa da sonraki bölümlerde cümleler uzuyor, noktalama işaretleri kısmen olsa da yerinde kullanılıyor.

İntermezzo kitabının kadın yazarı Sally Rooney’in anlatımında kullandığı dil ve bilinç akışı kitabın son bölümlerinde, ilk bölümlerine göre daha güçlüdür diyebilirim.

Anlatım dili bazen sakin bazen zor/zorlayıcı. Yazarın yazınsal dilini kullanım şekli yani birinci bölümden on yedinci bölüm sonuna kadar anlam katmanlarını azaltarak ilerlemesi ve bunu başarı ile yönetmesi kitabın kendi içinde de bütünlüklü bir örgü oluşturmuştur.

Bu bütünlük sadece dil de olmamıştır. Yazarın bu bütünlüğü konu ve izlek de de ortaya koyma süreci başarıdır.

Kitap, birbirine hiç benzemeyen, birbiriyle hiç anlaşamayan iki zıt karakterde olan iki erkek kardeşi ve kardeşlerin aşklarını, arkadaşlıklarıyla ilgili bir ilişkiler ağını anlatıyor. Henüz kaybettikleri babalarının yasını tutan iki erkek kardeş, onların arzuları, çaresizlik ve olasılıklar içinde kendi sevgi arayışlarını okuyoruz.

Yazar, iki erkek kardeş ilişkileri üzerinden anlatısına devam ederken, bir kadın olarak da erkek iç ve dış seslerini, kafa karışıklığı yaratmadan akıcı ve başarılı bir şekilde konuşturarak ilerliyor. Yaratıcı yönü ağır basan bir edebiyatçı olarak Sally Rooney, derin gözlem yeteneğiyle, kuşağının bir nevi itirafçısı konumdadır da diyebilirim.

32 yaşındaki avukat ve felsefe dalında yüksek lisans yapmış Peter, Ivan’ın abisidir. Dikkat çekmeyi seven, çok konuşkan ve öfke kontrol problemi olan bir kişilik. Hayatın yüzeyinde yaşayan, yemek yemeyi seven, felsefe akımlarının çürütüldüğüne inanan Peter, gençlik aşkı Sylvia’yı sever ancak Sylvia geçirdiği bir kaza sonrası sağlık problemleri nedeni ile Peter’le birlikte olamaz. Peter teselliyi, ekonomik sıkıntılar içindeki üniversite öğrencisi 22 yaşındaki Naomi’yle yaşadığı ilişkide arar.

“Mahkeme salonunda konuşması acelesiz, kusursuz amansız akıyor. Hiçbir çelişkiye meydan vermeden. Tanıdık hakimiyet hissi kusursuz, evet hatta keyifli ve derken sona eriyor. Yeniden üstünü değiştiriyor, öğle yemeği yiyor, birkaç e-posta yanıtlıyor.”

Abisinden 10 yaş küçük kardeş, Ivan’dır. 22 yaşındadır. Teorik fizik okumuştur. Küçük yaşlardan beri satranç oynamaktadır. Ivan satranç için gittiği bir şehirde 8 yıllık evliliğinden kurtulmak isteyen Margaret’le tanışır. Margaret 36 yaşında ve sıkıntılı bir geçmişi geride bırakmaya çalışan bir kadın. Ivan’dan 14 yaş küçüktür. Birlikte olurlar. Ivan, ağırbaşlı, hoşgörülü, şefkatli, ürkek, kırılgan, mantık yürüten ve derinlikli sözleriyle okurunu da düşündürmeyi başarıyor.

Beden bilinçsiz bir nesne, tıpkı bilinçli bir şoför tarafından kullanılan bilinçsiz bir araba gibi ortak olmadığı bir bilinçle canlılık kazanıyor. Hemen herkes bedenin ve zihnin ölümünü belli bir yerden sonra, mesela doksan yaşından sonra kabullenebiliyor veya en azından üstüne fazla düşünmezseniz teoride kabullenebilecek bir şey haline geliyor. Fakat beden zaman içinde er ya da geç ölecek diye zihninde öleceğini öylece kabullenmek mi gerekiyor?”

Kitap gerçek sevgiyi ve hayatı, hayatın içinde ki anlam arayışları, konunun içinde önemli bir yer alıyor. Çünkü hayatın içinde olan, herkesin yaşadığı/yaşayabileceği her şeyi anlatıyor hatta özellikle güzellikleri göstermeye çalışan bir bakışı, zorlayarak da olsa buluyor ve devam ediyor.

Sonunda bacaklarını yataktan aşağı sarkıtıyor, telefonunu şarja takıyor. Duşa girip çıkıyor, kalın ve yumuşak banyo havlusu, mutfakta kahvaltı hazırlarken seramikler de bıraktığı ıslak ayak izleri Türk perdelerinden içeri dolan son sabah ışıkları. Karnını doyurduktan sonra tabağında kalan bulaşıklarla birlikte sudan geçiriyor.”

Bende merak uyandıran ve düşündüren, sayfa154 de Sylvia’nın evinde Türk perdelerinin olması. Yazar Sally Rooney’in Türk perdelerini yazısına dahil etmesi beni düşündürdü. Türkiye teksili mi? Türk arkadaşı mı? Türkiye de bulunması mı? Türkiye merakı mı? Gibi bir dizi sorular aklıma getirdi…

Ancak Türk perdesini/Türkiye’yi ona düşündüren ona yazdıran bu zihinsel mesajı sorgulamadan edemiyorum. “Türk perdelerinden içeri dolan son sabah ışıkları

Kendime bu kitabın, ‘çağını eleştiren, sorgulayan bir kitap değildir’ derken, Ivan’ı kira ödeme sorunuyla uğraştığını okuyunca, yazarın bu konuya eleştiriel yaklaşmak yerine, umutla ve iyimser bir bakış açısı ile dahil olması, güzellikleri göstermeye çalışan bir bakışını, zorlayarak da olsa buldurmaya yönelmiş bir yazar profilini akıllara getirir. Bu bakış açısı Y kuşağının gerçekten düşüncesi mi? Yoksa bir baş eğme mi?

“Asla bitmeyen kira ödeme mücadelesine girişmişken dünya üzerindeki hayatı hakkında umutlu ve iyimser olmak, aynı mecburi mücadeleye umutsuzlukla ve çökkünlükle dahil olmaktan iyidir.”

Yazar, İrlanda toplumuna, ahlaki yapısına, cinsel tabulara, toplumun koyduğu ahlaki olarak kabul edilen her şeye karakterleri üzerinden az da olsa değiniyor ama asla bir eleştiride saldırıda bulunmuyor. Bireysel ahlakla ilgili, toplum içinde etkilenmelerini, yaşadığı çevrede hayatının merkezine cinselliği alan mutsuz, uyumsuz kendini arayan genç karakterleri onların kadın ve erkek iç ve dış sesiyle ancak hiçbir şekilde olumsuzluk içermeden yazıyor. Cinsellik ara konu olarak her bölümde duyguları sansürlenmeden sözcüklerle aktarıyor.

Romanda birçok farklı insan ve düşünce biçimleri olmasına rağmen, iki kardeş dışında çok fazla çatışma olmuyor. Her şey mutlu sona koşarak ilerliyor.

“Peter duraksıyor, başını kaldırmıyor. İçindeki his sıcaktan çok soğuk. Davranışlarından ziyade inançlarından bahsediyordum, diye karşılık veriyor.”

 “Ivan, davranışlar inançlardan daha önemlidir.”

 “Yaşayan birinin kendi gerçekliği vardır, diyor Ivan. Giden kişinin gerçekliği yoktur, yalnızca düşüncelerinde sürdürür varlığını. Düşüncelerden de silindi mi tamamen gitmiş demektir. Yani onu aklıma getirmediğimde aslında varlığını sona erdirmiş oluyorum.

Kitap bitti.

Ama düşüncesini bitiremedim zihnimde.

Acaba diyorum ‘Y kuşağı’ ya da ‘milenyum kuşağı’, çağın hastalığı olan yani ‘hiçlik’ ve ‘eylemsizlik’ hastalığına mı yakalanmış? Bilmiyorum.

 

Kitabın son cümlesiyle yazımı bitirmek istiyorum.

“Her durumda yaşamaya devam.

 

Ya sizce?

 

Salime Kaman

Ressam- Sanat Yazarı

Adana- Ocak 2025