O malûm Şubat gününden fenaca uzaklaştık… Fakat acılar, hüzünler ve endişeler hâlâ yakamızdan tutup silkelemeye devam ediyor ruhumuzu. Balık hafızasıyla kelebeğin ömrü arasında sıkışıp kaldık. Her şeyi unutup hayatın normaline dalıyoruz bazen. Sonra, karşımızda kocaman bir fotoğraf, yıkımın kayıplarıyla acı acı bakıyor; gör beni ve asla unutma diyor. Ders al ve bir daha sınıfta kalma dercesine çığırıyor…
Mutluluğun resmi henüz çizilemedi ama felaketin tortuları boya oldu içimizdeki tuvallere. Eksilmenin heykeli her yerimizde biçimleniyor. Bir daha asla geri dönemeyecek olan canların bulanık renkleriyle gözlerimiz sulanıyor. He damla yaş, yüreğimizdeki hüzün çiçeklerini besliyor. Deprem adres sormuyor, hayasızca (!) sarsıyor mekânlarımızı. Elbette hakkını yememek lazım; dünya sallandıkça yeni coğrafyalar oluşuyor. Yer çekimli mavi gezegen, benim doğam bu demeye getiriyor. Gezinin üzerimde, yaşayın fakat dikkatli olun, sağlam durun mesajıyla uyarıyor. Resmini çizdiğiniz dağlar, nehirler, göller, bitkiler, mağaralar, taşlar ve topraklar benim sayemde hayatınıza katıldı sözleriyle kendini savunuyor.
Ya çocuklar! Tutunacak el bulamadıklarında, yer kabuğunun seyriyle boylanmış ağaçlara sarılıyorlar… Boş vermeyin evlatlar, çok da doldurmayın içinizi; gülücükle karışık sevgiyle dokunun bütün kırıklara; onlar kaynaşır, siz iyileşirsiniz!
Hüzünlü günlerin gülen yüzleri
Sokakları karelere aktarmadaki başarısıyla tanınan Fotoğraf Sanatçısı Murat Günaydın, bu kez depremin izlerini sürüyor. Acı ya da tatlı, yakaladığı yaşanmışlıkları hayatımıza kaydediyor. Ve konuyu şu sözlerle dile getiriyor:
“Ülkemizde yaşanan ve yüzyılın felaketi olarak hatırlanacak olan Şubat depremi sonrası, umutların kısa süre bozulmasının ardından tekrardan yeşerdiği yerin adresi çocuklar olmuştur. Deprem sonrası bizi en çok onlar etkiledi. Gözlerindeki umut hiç yok olmadı. Yıkıntıların ardından her şeye rağmen çocukların parklarda, sokaklarda hayatın devam ettiğini söyler gibi koşuşturmaları umutlarımızın daha güçlü kalmasını sağladı. Yanı sıra, halkımızın göstermiş olduğu olağanüstü dayanışma dünyaya güzel bir örnek teşkil etmişti. Bu dayanışma çiçekleri, ardından meyveleri sunacaktır bizlere… Elbette yaşananlar unutulmayacak. Her enkazda onlarca hikaye anlatabiliriz. Hatta gelecek kuşaklar bu hikayeleri hep hatırlamalı. Bu yaşadıklarımız bizi daha güçlü yapacak ve daha güzel yarınların temellerini attıracaktır. Bir sokak fotoğrafçısı olarak her seferinde, kadrajımda insanlardaki umudu arıyorum.”
İyi ki sanat var
Tuval veya duvar, hiç fark etmez… Her düz zemini fırçasıyla güzelleştirmeyi bilen Tarsuslu Ressam Nurettin Gözen’in de deprem ve sanata dair düşünceleri var:
“Yaşadığımız sarsıcı günler beni de çok üzdü… Yine de hayat devam ediyor. Acılarımızı bir nebze olsun dindirmek için, 23 Nisan’da depremzede çocuklarımıza resim çalışmaları yaptırmayı düşünüyoruz. Hatay benim ikinci memleketim sayılır. Orada dayımın kızı ve ailesini kaybettik. Adana’da da yeğenimle eşi aramızdan ayrıldı. Çok üzgünüm. Başın sağ olsun Türkiye! Yazık oldu medeniyetler şehri Antakya’ya ve diğer kentlere, köylere. İyi ki sanat var. Yıkılanları onarmak için elimizden geleni yapacağız.”