Gece, nasıl tarifsiz bir hüzün gibi sararsa, gündüz neşesi, coşkusu ve tüm haylazlığıyla üstüne üstüne gelirdi insanın.
Günün ilk ışıklarıyla ayaklanırdı şehir.
Önce çörekçinin mahalle arasından sesi duyulurdu.
Biraz sonra kafasının üstüne oturttuğu tablasındaki dumanı tüten ve mis gibi kokan çörekleriyle kendisi görünürdü.
Ve arkasından diğerleri sökün ederdi.
Balcan, banadura diye ortalığı inleterek sebzeci geçerdi.
Sonra ben geçerdim.
Çocuklar geçerdi beyaz yakalı ,siyah önlükleriyle.
Ve yüzlerinde bezgin bir ifadeyle.
Sonra işçi babalar, memur babalar, esnaf babalar hızlı adımlarla geçip giderlerdi.
Pambık attıranlar. kalaycılar, dondurmacılar
ayakkabı boyacıları…
Geçip giderlerdi.
Sonra….
Sonra koskoca “hayat” geçip gitti.
————————–
Adana / Tepebağ/ Eylül 2017