Seyhan’dan Asi’ye Elele
“Yaradılanı sev, yaradandan ötürü.” Yunus Emre’nin sözü onların felsefesi olmuş. Onlar, Antakya Medeniyetler Korosu.
Şef Yılmaz Özfırat ile birlikte 113 kişi ve depremde hayatını kaybeden 7 değerli üyesi ile birlikte 28 Mart 2023 saat 20.30 da Çukurova Üniversite’si Kongre Salonundayız. Depremden 41 gün sonra. Adana yine konukseverliği ile kendine yakışan ‘kucaklayıcı’ davranışını sergiliyor. 1200 Kişilik salon, koltukları ve aralara-kenarlara konulan sandalyelerde oturan dinleyicilerle birlikte hıncahınç dolu herkes heyecanlı ve tek vücut, duyulan ses sadece tek nefes.
Koro ekibi sahnede tam 20.30 da yerini alıyor. Günün anlam ve önemini anlatan konuşmalardan sonra yine bir sessizlik.
Sahnenin sağında ve solunda ki dijital ekranda zaman 00.00 dan başlayarak akmaya başlıyor. Saat 04.17’yi gösterdiğinde salon karardı ve koro hep bir ağızdan bağırmaya başladı:
”Sesimi duyan var mı? Kimse yok mu?”
Tüyler ürperten hepimizin içini acıtan bildik bu sorularla, yine deprem alanına gittik birlikte.
Saat 4.17 de durdu. Fazıl Say’ın bestesini yaptığı “İnsan İnsan” şarkısı koro tarafından seslendirilmeye başladı ve biz o ezgileri derin anlamda ruhlarımızda hissederek, kalbimiz yanarak dinledik. Kocaman ‘biz’ olduk.
Adana olduk, Antakya olduk, Kahramanmaraş olduk, Adıyaman olduk, Diyarbakır olduk, Gaziantep olduk, Hatay olduk, Kilis olduk, Malatya olduk, Osmaniye olduk, Elazığ olduk, Şanlıurfa olduk.
Antakya Medeniyetler Korosu Orkestra Şefi Yılmaz Özfırat, konserde yaptığı konuşmasında ‘4.16’da her şeyim vardı. 4.17de hiçbir şeyim kalmadı. 8 saat enkaz altında kaldım Evim yok, arabam yok. Sadece umudum var’ dedi. Bu umudum Seyhan’dan Asi’ ye elele projesiyle canlandı, ayağa kalktı ve koromuzla birlikte Adana’da bir olduk, biz olduk.
Seyhan’dan Asi’ye Elele projesiyle tekrar yüzümüzü Türkiye’ye çevirdik ‘sağolun’ dedi.
Sahnenin en önünde yanan 7 mumla temsil edilen hayatlarını kaybeden 7 sanatçılarını, konser süresince her an hissettirmeleri ve dinleyicilerinde hissetmesi konserdeki dinletiler kadar etkiliydi. Bazen bir mum sönüyordu. Bir dinleyici sessizce oturduğu yerden kalkıyor ve bir gölge gibi gidiyor ve sönen mumu tekrar yakarak, birlikte dinlemeye devam ediyorduk.
Antakya Medeniyetler Korosu üyelerinin yıkıktan çıkıp ayağa kalkmaları, içlerinde bastırdıkları, duyuramadıkları tüm sözlerini, gözyaşlarıyla sahnede dimdik güçlü bir şekilde icra ettikleri şarkılarıyla anlattılar. İçten sarstı, ağlattı ve hepimizi ayağa kaldırdı. Acıları/acılarımız çok büyüktü. Taşıdığı anlam ve içeriği büyüktü bir o kadar da derin.
Koronun seslendirdiği tüm şarkıları deprem öncesine kadar hissettirdikleriyle, deprem sonrasında hissettirdikleri çok farklıydı. Çünkü bugün karşımızda sanki 15 milyon kişinin ağzından dökülen ezgileri dinliyorduk. Ateş düştüğü yeri yakmamıştı, ateş her yeri yakmıştı bu sefer.
Bu konserin içeriği/ asıl anlamı, bir ulusun, bir dönemin, bir sınıfın, bir din ve felsefe anlayışının Antakya Medeniyetler Korosu depremzede sanatçıları ruhuyla seslendirilmesi, nitelenmesi ve herkesi yoğunlaştırması olağanüstüydü.
Olağanüstüydü çünkü, üç semavi dine mensup altı farklı mezhebe sahip kişilerden oluşan bir korunun sesiydi. Bu koro ki, 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depreminde yedi sanatçısının enkaz altında kalarak hayatını kaybetmesini yaşamıştı. Bu yüzden tüm eserlerde yoğunlaşan acılarını/acılarımızı ruhumuza her ezgileriyle mühürlediler.
Şef Yılmaz Özfırat sanatçı kişiliği, grubunu göçük içinden tekrar ayağa kaldırarak nitelenmelerini sağlaması ve icra ettirdiği her eserde yoğunlaşmış temel davranışları belirten, temel ilkelerini tüm Türkiye’ye gösterdiği gibi tüm dünyaya da göstermeye devam ettirecektir. İnanıyorum.
Müziğin dolaysız anlatım olanakları yardımıyla insana insan sevgisi aşılamak ve ötekileştirmenin karşısında gösterilecek duruşa katkı sağlamayı prensip edinen Antakya Medeniyetler Korosu, toplumsal barış ve kardeşlik mesajını depremden sonra ilk defa Adana’da vermesinden de çok mutlu olduk, gurur duyduk.
Yahudilik, Hristiyanlık ve İslamiyet‘in yani üç semavi dinin, insanlığa getirmiş olduğu ortak değerler ile semavi dinler monoteizm üzerine kurulu olan dinlerdir yani tek bir tanrının varlığına ya da Tanrı’nın birliğine duyulan inançlardır. Semavi dinlerin bazı ortak özelliği de bulunmaktadır. Bütün semavi dinler Adem’i ilk insan olarak kabul eder ve kutsal kitapların Tanrı tarafından gönderildiğine inanılır. Semavi dinlerde aynı zamanda kutsal kitapların yanında peygamberler de yer almaktadır. Bu peygamberler insanları doğru yola çağıran özel kişilerdir. Semavi dinlerin ortak özelliği, hepsi tek Tanrı’lıdır.
Antakya Medeniyetler Korosu, 2007 yılında Antakya ilçesinde kurulmuştur. Üç semavi dine mensup altı farklı mezhebe sahip 120 sanatçısıyla birlikte kurumsal bir kimliğe sahip dernektir. 2008 yılında ‘Antakya Medeniyetler Korosu Derneği’ adıyla yurt içinde ve yurt dışında icraatlarını sürdürmeye başlamışlardır.
2012’de Nobel Barış Ödülüne, 2019 da Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülüne layık görülmüştür.
Antakya Medeniyetler Korosu Derneği, etnik önyargıların aşılmasında büyük gücü ve rolü olan müziği en iyi şekilde kullanarak, Türkiye medeniyetlerini yansıtan misyonuna depremden önce yaptığı gibi depremden sonra da daha güçlü olarak devam etmelidir. Dernek, sanatçılarını motive etmeyi, onlara ilham vermeyi, ortak paylaşım duygusu oluşturarak bir sinerji yaratmayı ve bugünden geleceği öngörerek ona göre stratejiler oluşturarak ve hedeflerini başarı ile gerçekleştirmeyi depremden sonra da ilk kez Adana da başarı ile sağlamıştır. Kutlarım sizleri Antakya Medeniyetler Korosu Derneği üyeleri…
Üç semavi dine mensup kişilerden oluşan, Antakya Medeniyetler Korosu, depremden önce, Hatay’ın tanıtımına katkı sağlamak ve medeniyetler arasında bir köprü oluşturmak amacıyla ezgilerini seslendirirken, bugün yani depremden sonra 13000 kişinin göçük altında kalarak hayatlarını, birçok insanın her şeyini kaybettiği Antakya da onların ayağa kalkmasına güç olmak yaralarına merhem olmak için ezgilerini seslendirmeye devam edeceklerdir.
Kendi kültürlerine ait hislerini, acılarını duygusal hayatın güçlü bir aracı olan müzikle ifade etmede etkili olan Antakya Medeniyetler Korosu, insanlar arasında “ben” değil “biz” duygusunun hâkim olmasında da etkili olmuşlar ve olmaya da devam edeceklerdir.
Kutlarım sizleri.
Sanat sınır tanımaz, tanımamalıdır da.
Bizlere düşen görev de onlara her yerde her zaman destek olmaktır. Kendinden olmayanlara karşı nefret ve kin beslenmesine, saldırgan ve düşmancıl davranılmasına, üstünlük inancından vazgeçilmelidir. Buna mecburuz ve sorumluyuz.
Amerikalı gökbilimci Carl Edward Sagan’ın dediği gibi; ‘Yerküremize uzaydan baktığımızda, ulusal sınır diye bir şey göremiyoruz, gezegenimizin uzaydan incecik mavi bir hilal, sonra da yıldızlar kenti arasında bir ışık noktası olarak göründüğünü izleyince; etnik, dinsel ya da ulusal şovenist davranışların sürdürülmesi akıl almaz bir duruma dönüşüyor.’
Ya sizce?
Salime Kaman
Ressam-Sanat Yazarı
Adana- Nisan 2023