“Fotoğraf çekmek, insanın aklını, gözünü ve yüreğini aynı hizaya getirmesidir. Bu bir yaşam tarzıdır” demiş Henri Cartier Bresson..
“An” dediğimiz şey geçicidir. Gözlerimizin önünde zaman çok hızlı akıyor, manzara değişiyor. Bir dalga bir kıyıya asla aynı şekilde çarpmaz ve ışık asla bir kişinin yüzüne böyle dokunmaz. Kamera ise o anı belgelemek ve korumak için orada bulunmaktadır. Özellikle kızıma sahip olduğum zamandan beri, hayat o kadar hızlı akıp geçiyor ki anı yakalamakta ve o anın tadını çıkarmakta zorlanıyorum. Çektiğim fotoğraflar ise anılarıma daha uzun süre tutunabilmemi sağlıyor.
Fotoğraf çekmek sadece anılarımızı hapsetmemize yardımcı değildir tabii. Fotoğraf çekmek herşeyi görme şeklinizi değiştirir çünkü bu iş dikkat ve odaklanma gerektirir. Gündelik hayatınızda dikkat etmediğiniz şeyleri fark etmenizi sağlar. Aniden ışığa, şekillere, renklere, insanlara, ağaçlara, çiçeklere dikkat edersiniz. Ayrıntıları fark etmeye başladıktan sonra kaçınılmaz olarak çevrenizde ne kadar güzellik olduğunu görmeye başlarsınız. Her gün, en sıradan veya beklenmedik yerlerde, güzellik ile doludur.
Fotoğrafçılığa ilgim aslında ben daha çocukken başladı. Adana’da bir çok yapıya imza atmış olan babam yüksek mimar Ertuğrul Arf tam bir fotoğraf severdi. 1938 yılına ait Leica marka fotoğraf makinasıyla fotoğraf çeker ve bürosunda oluşturduğu karanlık odada fotoğrafları kendisi tab ederdi.
O dönem kimsenin bu kadar çok fotoğrafı yokken benim bir sürü fotoğraflarım ve hatta bir sürü renkli fotoğraflarım vardı. Geri dönüp babamın çektiği fotoğraflara baktığımda sayesesinde çocukluk anılarım zihnimde canlanır, o zamanlara geri dönerim.
Ben de fotoğrafa kızımın doğumuyla başladım. Böylece kızım da anılarına sonsuza dek sahip olmuş oldu. Hala çektiği fotoğrafları bastırıp albüm yapan benim gibi kaç kişi kalmıştır acaba?
Şimdi ise bol bol seyehat ediyor ve o yerlerin ve oranın insanlarının bana yaşattığı hissi fotoğraflarımda yansıtmaya çalışıyorum. Seyehat etmeyi ve fotoğraf çekmeyi çok seven ve bu iki tutkumu bir arada eğlenceli bir hobiye dönüştürebildiğim için kendimi çok şanslı sayıyorum.
Sosyal medyanın ve özellikle Instagram’ın hayatımıza girişiyle beraber geniş izleyici kitlesi edinmiş oldum. Nikon 5100 marka fotoğraf makinam ile seyehat ettiğim şehirleri ve insanlarını fotoğraflamaya ve bu kareleri Instagram ve Facebook hesabımdan paylaşmaya başladım.
Takipçilerimin taktiri ve güzel yorumları beni daha da heyecanlandırdı, daha çok gezip, daha çok fotoğraf çekmeme vesile oldu. Aslında güzellik ve sanat her yerdedir. Bana göre bir fotoğrafı başarılı kılan şey sübjektiftir ancak benim için en önemli unsur, size bir şeyler hissettirmesidir.
Ayşe Arf Karabiber kimdir?
Adana doğumlu, Çukurova Üniversitesi Matematik mezunu, kariyerime Adana Anadolu Lisesi’nde İngilizce Matematik öğretmenliği ile başlayıp, bankacılıkla bitirdi. 1995 yılından beri İstanbul’da yaşamaktadır.
Kaynak: http://aplusdergi.com