Ayfer Feriha Nujen
Her şairi, her şiiri piyasa koşullarına, dönemlere göre değerlendirebilirsiniz. Betül’ün şiiri kendi başına bir şeydir. Betül’e benzediği için
“Bu yazıların bir mazereti varsa, o da ‘baş’ın ancak ‘omuzlar’ üzerinde durabileceğine olan inancımdır.”
İsmet Özel
Bir şair hakkında bir metin yazarken, -bu sır değil- ürperirim. Şiiri hakkında söylediklerimde yanılmam, şiirin ne olup ne olmayacağını biliyorum, ama şairin insan olduğu konusunda ve insanın hatalar yapabileceği konusunda gün gelir hepimiz yanılabiliriz. Bir şair hakkında yazarken bu benim tek tesellimdir. Bu konularda çok büyük sözler etmem, damarlarında akan kanın sesini duymamışsam eğer. Yazdığı gibi yaşayanlar, konuşanlar şiirleri ve metinleri üzerine yazanları yanıltmazlar sadece. Yani öyle umarım. Ve diyelim ki, yanıldım! Şöyle derim o zaman, “Benim kitabımda küslük, fırlatıp atmak yoktur.” Dönüp bakacağım tek şey bu hayatta -geriye bakmak gerektiğinde- bozulmuş olandır, düzelmiş mi diye. Çünkü insan dümdüz bir şey değildir. Hele şairler, dümdüz doğmadıkları için hataya meyillidirler. Hepimiz hatalar yaparız, bunu biz kendimiz de biliriz, başka kimseler fark etmese de olur. Herkesin bir şansı olmalı bu yüzden. Çünkü çok iyi bilirim, bizi sevindirenleri mahveden şeyin yine bizi sevindiren şiir olduğunu. Bir de bizi hiç yanıltmayanlar vardır. Kendi göğünün altında yeşermiş, başka bahçeleri taşlamaktan korkan şairler. “Nasılsın?” derken bile titrerler. İşte onlar bizi yanıltmayan, utandırmayanlar, bizi ayık tutan şairlerdir.
Betül Dünder hem iyi bir şair, hem iyi bir arkadaştır. Bir arkadaşı gibi değil –çünkü arkadaşı değilim zaten- bir okuru ve insanlarla arasındaki mesafeyi kırıp atamamış biri olarak söylüyorum bunları. Şairin okuruyla arkadaş olması, bir eliyle zehir, bir eliyle panzehir uzatmasıdır. Ben arkadaşlar edinemem, edinemem tabii amma, arkadaşlık bağını gönlünün sazıyla kuranlar iyi arkadaşlardır. “İyi arkadaş” basit bir cümle gibi durabilir. Bazen arkadaşlar anne baba gibidir. Ama herkesin, her şeyin boşluğunu ancak bir kitap doldurabilir. Bazen bazı basit cümleler içine bütün evreni alabilir. Berrak, usul usul… H/iç bulandırmaz. Sabırlı. Yaranın üzerinde kanayan yaratanın eli gibidir. Belki denize hiç varmaz, varmıyorsa boğulmasın diyedir nehir. Öylece başıboş akıp gidebilendir. Zaten iyi şiir, şairin içindeki iyilikten gelir. Her gece sizinle aynı eve girer, her sabah sizinle aynı evden çıkar. Bir şairin insanın yüreğini, aklını genişleten dizeleri olmasa, ne dünya sandığımız kadar büyük ne de şiir aslında çok sihirli bir şeydir. Denize kavuşmaz bir göl gibi durur uzakta, insan ancak bir damla suya bile yaklaştığında görebilir onun derinliğini. Bir damla suyun bile… Okurun da ona yaklaşırken ki tavrı derinliğe dâhil! Şairin kişiliği de elbette önemli bu noktada. Derinliği belirleyen şeylerden biri de budur çünkü. İsterse hayat vaat eder, isterse boğabilir. Bu okuyanın şiirden talep ettiği şeylerin de bir neticedir:
“söyle nehir duydun mu şarkıyı
duydu mu çalı çırpın, balığın yaprağın?
cevap vermiyorsan bana dallar insin göğsüne
kurusun yatağın senin, varama denizine
perim söylüyordu şarkısını
ben attım kendimi senin içine”
Şiir her zaman tok bir söz, masalarda patlayan deli bir yumruk değildir. İç dökmektir, özlenen eski bir mekteptir. Bir avluda bir ihtiyarın yüzünü rüzgârın tatlı tatlı eskitmesidir. En eski sevgilinin tutulmuş, bitmez yasıdır. Yüzeyde bir yetişkinin çıkmazı, çok diplerde küçücük bir çocuğun kocaman yalnızlığıdır. Durup dinlesen, sanki içinde ağlayan bir kimsesizin sesidir. İyi şair herkesle yüreğini konuşturabilen insandır.
https://t24.com.tr/yazarlar/ayfer-feriha-nujen/betul-dunder-dikkatleri-delip-gecen-sair,36027