Bordo-Beyaz, En büyük Ayas – Zeynep Kural

Zeynep Kural

1969´dan beri sadece kız çocuklarına eğitim vermiş olan ve o kızların, ayakları yere basan, sorumluluk sahibi, topluma ve ülkesine yararlı, iyi eğitimli bireyler olmasını sağlayan sevgili okulumuz Ayas Koleji´nin o tarihi kararı, tam da bizim lise ikinci sınıfta okuduğumuz yıla denk gelmişti.

/resimler/2019-3/25/1057121062859.jpg

Evet, her konuda olduğu gibi bu konuda da disiplini ve kuralları malum, o çıkmaz sokağa bile giriş-çıkışların sıkı kontrollerle gerçekleştiği okulumuza, erkek öğrenci alınacaktı.

Düşünebiliyor musunuz, yıllarca dip dibe, yan yana oturmuş yüzlerce kız için bu ne büyük bir mutluluktu. O yılın eylülünde, okulun tarihine damga vuran ilk üç erkek, ortaokul öğrencisi olarak kapıdan içeri girdiğinde, elbette olay olmuştu.

Sonraki yıl ise, yani biz lise sondayken, devamı çok daha fazla gelmiş, etrafımız, hazırlıktan itibaren eğitimlerine başlayan ve abla, abla diyen onlarca erkek çocukla dolmuştu.

Her ne kadar, yıllar sonra onların ağzından, o zaman yaşadıkları bir takım eğlenceli sıkıntıları dinlediğimizde çok şaşırmış olsak da, yıllarca arzu edilen bu kararla çok sevinmiş, kısa zamanda uyum sağlamıştık.

Kapalı Spor Salonu´ndaki okul maçlarına birlikte gidiyor, hep bir ağızdan, bordo-beyaz, en büyük Ayas, diye bağırıyorduk. Give me an A, diyerek seslendiğimizde, önce bir erkek sesinden, A, cevabı geliyordu. Okulda düzenlenen çay partilerinde onlarla dans ediyorduk. O zamanlar Büyükşehir Belediyesi Salonu´nda iki gün, bir gece düzenlenen, Adana´da büyük ilgiyle karşılanan, Yusuf Ayhan gibi dönemin değerli isimlerinden tiyatro eğitimi ve dans, müzik hocalarından yardımlar alınarak gerçekleştirilen Ayas Gecelerine bir arada hazırlanıyorduk. Hatta Sun Pastanesi´ne, Sular´daki kafelere gittiğimizde, bazen içlerinden birinin bizlere çay, kahve ısmarlamasından çok hoşnut kalıyorduk.

/resimler/2019-3/25/1057586532557.jpg

İşte bu duyguları ucundan-kıyısından yaşamış bizler, 1982´de, damağımızda, kızlı-erkekli zamanların muazzam lezzetiyle mezun olurken, günün birinde okulumuzun kapanacağından habersizdik. 

Zaman içerisinde, artık ana-baba olmuş yetişkinler olarak her sene bir araya gelsek de, gelenekselleşmiş Ayas Gecelerinde buluşsak da, ne zaman Kuruköprü taraflarına gitsem, o yıllara dönerim. Çok uzaklarda kalmış hatıraların ellerinden tutarım.

Hatta yetinmem, aralarına, benzer anıların ortağı olmuşları da katarım. Bir kısa el sallayışla, birkaç damla gözyaşıyla vedalaştığımız o zamanların, üstümüze sinmiş kokusunu herkes duysun diye arzularım. Kapanmış bir okulu, ona ait ruhu ayakta tutmak hiç kolay değildir, bilirim, ama yaşattıkça canlı kalacağına inanırım.

Yaşasın isterim, çünkü o yıllarda, bir daha yaşayamayacağımızı aklımızın ucuna dahi getirmediğimiz gençliğimiz, o gençliğimizin sırdaşı dostlarımız, geleceğin getireceklerinden habersiz umutlarımız ve geriye dönmenin mümkün olmadığı geçmişimiz vardır.

Yazının devamını okumak için tıklayın