İstanbul Kültür Sanat Vakfı, kısa bir zamanda, yerinde bir karar vererek film festivalini çok uzak bir tarihe ertelemek veya iptal etmek yerinde ‘online’ yapmaya karar verdiler. Birçok kültür ve sanat etkinliğinin tercih ettiği bu yol, tabii ki sinema salonlarında film izlemenin vereceği tadı sağlayamasa da, birçok ilginç filmi seyretmek, keşfetmek ve özellikle bağımsız yapımlara ulaşabilmek için mantıklı ve keyifli bir yoldu.
Bütün dünyada etkisini hissettiren korona virüsü salgınının, sinema dünyasını ve bununla bağlantılı olarak galalar, özel gösterimler, vizyona çıkmak üzere olan yeni filmler ve tabii ki film festivallerini ne kadar etkilediğine, iptal edilen Cannes Film festivali ekseninde kalarak, bir önceki yazımda yakından bakmaya çalışmıştık…
Başta Cannes olmak üzere dünyanın birçok yerindeki film festivallerini erteleten veya iptal ettiren bu salgından doğal olarak İstanbul Film Festivali de etkilendi. Bilinen şartlardan dolayı bu sene alışageldik bir şekilde festivalin gerçekleşmesi imkansızdı. Bu noktada İstanbul Kültür Sanat Vakfı ve yöneticileri, göreceli olarak kısa bir zamanda, yerinde bir karar vererek film festivalini çok uzak bir tarihe ertelemek veya iptal etmek yerinde ‘online’ yapmaya karar verdiler. Birçok kültür ve sanat etkinliğinin tercih ettiği bu yol, tabii ki sinema salonlarında film izlemenin vereceği tadı sağlayamasa da, birçok ilginç filmi seyretmek, keşfetmek ve özellikle bağımsız yapımlara ulaşabilmek için mantıklı ve keyifli bir yoldu. Online olarak yapılmasına rağmen ‘biletleri’ sınırlı sayıda satılan ve ister tek tek ister toplu bir seçki olarak izleyebileceğimiz bu filmler, genel olarak her sinemaseverin ilgisini çekebilecek yapımlardan oluşuyordu. Festival sırasında izlediğimiz filmler üzerine düşüncelerimize geçmeden önce (belki de kısıtlı bir zamanda olmasından dolayı) online yayınlanan bazı filmlerin kusursuz bir şekilde izlenemediğini, sık sık görüntü ve ses açısından teknik sorunlar yaşandığını ufak bir eleştiri olarak not düşmemizde yarar var. Ancak bu, tabii ki festivalin gayretini, iyi niyetini ve sunduğu filmlerin kalitesini gölgelemez…
Festivalin (ilk bölümünün) açılış filmi, ünlü yazar Alfred Döblin’in 1929 yılında yazdığı romanın yeni uyarlaması ‘Berlin Alexanderplatz’ filmi oldu. Bu devasa romanın en çarpıcı uyarlaması, birçok sinemaseverin aklına büyük yönetmen Fassbinder’in 1980 yılında yönettiği film olarak kazınmış olsa da, Afgan kökenli yönetmen Burhan Qurbani adeta bir ‘remake’ değil bir ‘reboot’ (yeniden başlatmak) yaratarak, esinlendiği romanın özünden kopmadan, 1920’lerde yaşanan hastalığın, sefaletin ve açlığın ciddi olarak hissedildiği sancılı dönemi ‘modernize’ edip günümüze uyarlamayı başarmıştı. Üç saati aşan süresiyle film, bu online festivali sert, ağır (hazmetmesi güç anlamında kullanıyoruz) ve güçlü bir şekilde açmış oldu. Bizce festivalin en çarpıcı ama hem süresi hem de karanlık atmosferi açısından seyirciden en fazla konsantrasyon isteyen filmlerinden biriydi.
Yazının devamını okumak için tıklayın