Orhun Atmış
British Council tarafından açılan dijital sergi, internet erişimi olan her cihaz aracılığıyla gezilebilir. “Varmak Üzere” sergisi, bir yere ait olma ve/veya olamamanın farklı boyutlarına odaklanıyor.
Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını nedeniyle kültür sanat hayatı da haliyle kurak bir dönemden geçiyor. Yetkililerin uyarıları ve evden çıkmamanın önerilmesinin ardından açılacak sergilerin iptal haberleri bir bir gelmeye devam ediyor. Öte yandan sanat mekânları, müzeler de kapılarını ziyaretçilere kapatıyor. Ancak bu teknoloji çağında elimizin altında çok önemli bir alan daha var: dijital medya. Hali hazırda bir süredir fuarlar ve sergiler “online” olarak da yapılmaya başlanmıştı. Ama şimdi virüs tehdidi altında evlerinden çıkmayıp televizyona kitlenmek istemeyen sanatseverler dijital sergilerin tadını çıkarabilirler.
Bu dijital sergilerden birine dört yıldır British Council imza atıyor. “Duvarları Olmayan Müze” dijital sanat platformunun dördüncü sergisi “Varmak Üzere”, sanat tutkunları ile şubat ayında buluştu. İnternet bağlantısı olan tüm cihazlardan ulaşılabilecek şekilde tasarlanan dijital sergi, bir yere ait olma ve/veya olamamanın farklı boyutlarına odaklanarak çağdaş insanın durumunu mercek altına alıyor.
Bu sene ilk defa Türkiye dışından da küratörlerin seçildiği sergi, Gürcistan’dan Teona Burkiashvili, Ukrayna’dan Tatiana Kochubinska ve Türkiye’den Seyhan Musaoğlu’nun küratörlüğüyle hayata geçti. British Council Koleksiyonu’ndan birçok sanatçının yanı sıra bu üç ülkeden seçilmiş eserlerle oluşturulan “Varmak Üzere”, fotoğraf, video, performans dokümantasyonu, resim ve yerleştirme gibi birçok farklı türde sanat eserini bir arada sunuyor. Sergiye, “http://exhibitions.britishcouncil.org” web sitesinden ulaşmak mümkün.
ARTILARI ÇOK…
Biz de British Council Türkiye Sanat Müdürü Su Başbuğu ve küratör Musaoğlu’yla sergiyi konuştuk. Dijital bir serginin erişilebilirliği önemli ölçüde artırdığını söyleyen Başbuğu, ayrıca çok önemli özgürlükler sağladığını da vurguluyor. Başbuğu, “İzleyici, eserlerle kendi zamanında, kendi alanında ve istediği şekilde bir ilişki kurgulayabiliyor. Elbette dijital bir serginin daha geniş kapsamlı bir içeriği olabiliyor, örneğin bir müzede veya galeride seyirciye sunulamayan birtakım araçları kullanmamıza izin veriyor: eser detaylarına çok yakından bakabilmek gibi” diyor. Sanat müdürüne göre dijital bir serginin daha geniş bir izleyici kitlesine ulaşması da avantajlarından bir diğeri. Sağladığı özgürlükler konusunda ise Başbuğu “Çoğu sergi mekânı ortopedik engeli olan, merdiven inip çıkamayan veya işitme ve görme engeli olanlar için tamamen erişilebilir olmayabiliyor. Herkesin kendi zaman diliminde ve hiçbir engeli olmaksızın sergi gezebilme özgürlüğü çok değerli” diye konuşuyor.
Peki ya dijital sergilerin eksileri neler? Başbuğu, “Elbette birebir insan ilişkisinden bağımsız bir deneyim” diyerek şunları söylüyor: “Bir müzeye veya sergiye gittiğinizde orada çalışanlarla, diğer gezenlerle ortak ve sosyal bir deneyim yaşamış oluyorsunuz. Bu deneyimin yerine tutacak bir şey önermiyoruz, öneremeyiz de. Dijitali yeni bir imkân sağladığı, yeni kapsayıcı bir ifade alanı sunduğu için tercih ediyoruz. Böyle düşününce sanal bir mekân özünde ulaşılabilir, katılımcı ve dolayısıyla demokratik olarak değerlendirilebilir ve bu da aslında izleyici ile iletişimi çok güçlü kılıyor.”
Küratör Seyhan Musaoğlu ise “Sergilerin internet üzerinden olması, bağlantısı olan herkesin kolayca ulaşabileceği ve dolayısıyla geniş kitlelere aktarabileceğiniz bir alan demek” diyor. Ancak Musaoğlu, çok fazla paylaşılabilmenin yarattığı olumlu durumun yanında, bu ulaşılabilirlikle beraber her yazılan ve gösterilen imgenin de yoğun bir değerlendirme kriterinden geçmesi gerektiğini vurguluyor.
‘BAŞI SONU YOK’
Dijital bir sergide de küratörlerin rolü oldukça büyük. Musaoğlu, bu rolü “Küratörler eserlerin nasıl sunulacağından, ait oldukları temaya dair bir dizi önemli karar verirler. Seyirci için oluşturulan eser seçkisinin, olabildiğince anlaşılır ve temaya uygun bir şekilde algılanmasında önemli bir rol oynarlar. Ayrıca eserlerin dijital formatta en iyi şekilde sunulması ve iletmek istenen duyguyu izleyicinin inceleyebileceği ortam ve araçları tasarlarlar” sözleriyle anlatıyor. “Varmak Üzere” sergisinde seçkiyi yaparlarken dijital medyanın olanaklarını kullandıklarını söyleyen Musaoğlu, “Alan, renk ve çerçevelerine kadar, birçok unsuru göz önünde bulundurarak sergisiyi tasarladık. Sergiyi, izleyicinin kendi seçimine göre deneyimleyebileceği bir seyahat güncesi konsepti olarak kurguladık. Bunun dairesel bir harekette süre gelmesini istedik ki, izleyici başı sonu olan değil, kendi süreçlerinde, kendi istedikleri zaman dilimlerinde, istedikleri öncelikte seçerek izlemelerini ve kendi algılarının yarattığı bir hikâye düzeneği içerisinde ilerlesinler” diye anlatıyor ve şunu ekliyor: “Böylece her ziyaretçi, sergide kendine ait bir yolculuk yaratarak, farklı kültür ve mecralardan oluşan uluslararası ama evrensel bir dille anlatılan çağdaş insanın süregelen ait olma ihtiyacını deneyimleyecek.”
British Council’ın sanat müdürü, bu sene kapsayıcılık konusunda en güçlü adımları attıklarını vurguluyor. “Biz sanat ve kültüre herkesin eşit erişim hakkı olduğunu savunuyoruz” diyen Su Başbuğu, “British Council olarak, yaptığımız projelerin mümkün olduğunca çok kişiye ulaşmasını, kültür ve sanat hayatının sadece büyük şehirlerin merkezleriyle kısıtlı kalmamasını hedefliyoruz. Her yerde ve herkes tarafından erişilebilir olmalarını istiyoruz. O yüzden de ‘Duvarları Olmayan Müze’nin temel ilkelerinden ve söylemlerinden biri de ‘Herkes için Sanat’ oldu” diye konuşuyor.
‘HERKES İÇİN SANAT’
Başbuğu, “Sanat projeleri ve sanat kurumları, varoluş sebepleri gereği seyirciyle bir arada oldukları için daha da kapsayıcı olmalılar diye düşünüyorum” diyerek, şunları söylüyor: “Sanatın, formu ne olursa olsun, ortak bir dil oluşturma ve paylaşma gücünü yadsıyamayız. Ve bu yüzden sanat kurumlarının hem geliştirdikleri projeler bağlamında, hem de birlikte çalıştıkları paydaşlar açısından, buna çalışanlar da dahil tabi, daha kapsayıcı olmaları, bu ilkeleri topluma yayabilmek ve her birimizin içselleştirebilmesi için çok önemli.” Bu nedenle “Duvarları Olmayan Müze”nin herkes tarafından erişilebilir olması için özel çaba ve çalışma yürüttüklerini belirten Başbuğu, “Bunu yaparken de mümkün olduğunca farklı çevrelere, engellenen bireylere söz vermeye özen gösteriyoruz” diyor ve diğer kurumların da bunları uygulamasını umduklarını ifade ediyor.
Serginin erişilebilir olması için yapılan çalışmalar ise şöyle: “İçeriklerin hepsi, üç küratörün ortak dili olan İngilizce olarak yazıldı ve bir sanat editörü tarafından okundu. Sonrasında ise erişilebilir metin editörlüğünde uzmanlaşmış bir ekip tarafından, genel izleyicinin deneyimleyebileceği bir şekilde düzenlendi. Bu metinler sonra Türkçe, Gürcüce, Rusça ve Ukraynacaya çevrildi, yerel editörler tarafından tekrar değerlendirildi. Sonrasında bu metinlerin hepsi bahsedilen dillerde işaret diline çevrilerek web sitesine eklendi. Bunun dışında, sergide yer alan eserlerin tamamının betimlemesi hem Birleşik Krallık’taki hem de yereldeki uzmanlar tarafından hazırlandı. Kör kullanıcılar için erişilebilirlik danışmanlığını Erişilebilir Her Şey inisiyatifinden Ilgın Aydınoğlu yaptı. Ve bütün bu içerikleri ve küratöryel malzemeleri, erişilebilir bir kodlama ile hayata İGOAİMALATHANE geçirdi.”
NEREYE ‘VARMAK ÜZERE’?
“Varmak Üzere”, izleyiciyi, kendi seyahat güncesini oluşturabileceği bir sergi deneyimine ve evrensel kimlik olgusunu tartışacağı bir yolculuğa çıkmaya davet ediyor. Sergi, Valery Lamakh’ın felsefe denemelerini derlediği “Book of Schemes (Şemalar Kitabı)” isimli eserinin merkezindeki kavram olan “Circle of Eternal Return (Sonsuz Döngü Çemberi)” simgesi aracılığıyla, mekânın sembolik şekilde yorumlanmasıyla hayat buluyor. “Yer”, “Arada” ve “Yersizlik” olmak üzere dairesel bir yolculuğa çıkaran üç bölümden oluşan dijital sergide, Öykü Aras, Terry Atkinson, Luna Ece Bal, Irakli Bugiani, Marc Chaimowicz, Bernard Cohen. Leman Sevda Darıcıoğlu, Suki Dhanda, Jimmie Durham, Tracey Emin, Yaroslav Futymskyi, Leyla Gediz ve İnci Furni, Tamar Giorgadze, Uli Golub, Oleg Holosiy, Natela Grigalashvili, Richard Hamilton, Mona Hatoum, Rita Khachaturiani, Ansel Krut, Sasha Kurmaz, Langlands and Bell, Valery Lamakh, Richard Long, Gareth McConell, Paul Nash, Maia Naveriani, Cornelia Parker, Ceren Saner, Dmytro Starusiev. John Stezaker, Ayça Telgeren, Ali Emir Tapan, Anna Zvyagintseva gibi hem güncel hem de köklü sanatçıların 35 eserinden oluşan birçok farklı türde sanat eserleri yer alıyor.
Kaynak: www.cumhuriyet.com.tr