OLEEEEEEEY!
Dün çok önemli bir zirve için Adana İl Sınırı’ndaydık.
Adana İl Sınırı, Ortadoğu ve Balkanlar’ın en iyi kebapçısı biliyorsunuz.
Cihangir’de, Kaktüs’ün yanında.
Gitmediyseniz mutlaka gidin.
Benim ikinci adresim. Hindistan’dan gelince bir atıyorum kendimi oraya. Şöyle bir buçuk acılı Adana yiyorum, şalgam eşliğinde tabii.
Oh be, kendime geliyorum!
Şalgamı harika, “tane”si filan var, böyle masada bardaklarda duruyor, çiçek gibi boynunu uzatıyor o taneler bardaklardan, ah ah içim açılıyor onları görünce. Bizim memlekette ona “dene” denir, şalgamın tanesi yani. Hem içersin şalgamı, hem de tanesini yersin!
Lahmacunu da kâğıt gibi ince ayıptır söylemesi.
Tabii ki Haluk Levent, Feridun Düzağaç ve Ali Haydar Bozkurt gitarlarını kapıp orada olacak. Hatta bana da öğretmeyi düşünüyorlar. Nisana kadar öğrenebilir miyim dersiniz? Öğrenemesem de ben de orada olacağım ve bu güzel şarkıyı herkesle birlikte söyleyeceğim…
Ve tere vardı bu sefer, tere de ne güzel bir şeydir ya!
Konuyu dağıtmayayım…
Ama bir de turunç vardı, o da şahaneydi, o turuncu alırsın, kebabın üzerine şöyle bir sıkarsın, tadından yenmez.
Yazının devamını okumak için tıklayın