2004 yılında aramızdan ayrılan; birden çok enstrümana virtüöz seviyesinde hakimiyeti, vokal yeteneği ve aykırı mizacıyla Türkiye çağdaş rock müzik tarihinin Kerim abisi Kerim Çaplı’nın, 80’li yıllarda Erekli Stüdyosu’nda kaydettiği ve bu zamana kadar günyüzüne çıkmamış şarkıları oğlu Ahmet Çaplı’nın üstlendiği “Kerim Çaplı Projeckt Kayıp” projesi kapsamında müzikseverlerle buluştu.
Kerim Çaplı’yı 2017 yılında büyük ilgi gören “Blue” belgeseliyle tanıdım. “Delilik ve dahilik arasında” yer alan ince çizginin üzerinde dolaşmasını hayranlıkla izlediğim o hayat, belgesel boyunca Virginia Woolf’un şu cümlesini dolaştırdı aklımda: “Ne hoş bir güzelliği vardır, hafif adımlarla, dünyadan gülümseyerek geçenlerin.” Sayısız şarkı yapmış Kerim Çaplı, bugün yaptığı o şarkıların nerede olduğu bilinmiyor. Ancak Erekli Stüdyosu’nda kaydettiği 8 parçalık bir demonun varlığı uzun süredir biliniyordu. Şimdi ise Kerim abinin oğlu Ahmet sayesinde içinde 5 İngilizce, 1 enstrümantal ve 2 Türkçe parçanın yer aldığı albüm “Kayıp” müzik tarihinde yerini alıyor.
Projenin de odağında olan “Kayıp”lık meselesi nedir? Neden kayıptı bu kayıtlar, size ulaşana kadarki süreçte bu kadar bilinmiyor oluşlarının sebebi neydi?
Aslında kayıplık manasını sadece bu albüme değil hikayenin bütününe atfetmek daha doğru. Mesele kayıp olan kayıtlardan ziyade kayıp bir hayat. Bunu şöyle açıklayayım; aslında bu kayıtlar tahmin ediyorum (sonra öğrendiğim kadarıyla) babamın yakınındaki bazı müzisyen dostları tarafından da biliniyormuş. Yani kaybolmuş bir albümden ziyade çeşitli nedenlerle kendini kaybetmiş ve bulmak için de çabalamamış bir müzisyenin aslında her zaman varolan kayıtları. Ve imkanların daha da kısıtlı olduğu o dönemde böylesi gel gitleri olan bir karakterin bu kayıtları bu kadar titizlikle tamamlaması ama çıkartamamış olması bence bize hayatında boğuştuğu zorluklarla ilgili başka noktaları işaret ediyor.
Erekli Stüdyosu kayıtlarının aileye teslim edilmesinden yayınlanmasına kadarki süreç nasıl geçti sizin için?
Ben kayıtları babamın ölümünden 1 yıl sonra edinebildim. 2005 yılıydı. Onun Blue Blues Band’den arkadaşı olan Sunay Özgür’den teslim aldığımı hatırlıyorum. Albümü teslim aldığım günü hiç unutamıyorum. Eve gidip o sekiz parçayı defalarca dinlemiştim. Hem parçaların müzikalitesi beni benden almıştı hem de ben babamın sesini ilk kez orada o kayıtlarla duymuştum. O dönem 15 yaşındaydım ve bu albümü yayınlamak o dönemin koşullarında benim için biraz zordu açıkçası. Belki de birinin buna liderlik etmesi gerekiyordu. Daha sonraki süreçte onun çevresini tanımaya başladım. Belki de o süreçte babamın müzikle geçen hayatında yaşadığı zorluklar beni kötü etkilemiş olsa gerek açıkçası uzun bir süre de kendimi müzik sektörüne uzak tutmak istemiş olabilirim. Bu alanda profesyonel anlamda ilerlemek, bu yolda tek başına karşılaşacağım zorluklar belki de ürkütmüştür o dönem için beni. Ancak tabii burada bir kırılma noktası yaşandı. Blue filmi ekibi ilk görüşmemizde benim içimde dondurduğum düşündükçe beni çıkmaza sürükleyen duygu durumumu değiştirdi.O gün tüm kalbimle babamın hikayesini yeniden yaşatmaya motive oldum. Filmin vizyona girmesi ve babam Kerim Çaplı hakkında tanıyan tanımayan herkesteki farkındalığın gelişmesi beni albüm için daha da cesaretlendirdi diyebilirim. Ve tabii ki bu yolda yanımdan ayrılmayan ve bu projeye gerçek anlamda sarılan sevgili Umut Kuzey, Özlem Özbakan, Nurbanu Anter ve tüm Arpej Yapım ve bu süreçte hep destek olan değerli büyüğüm İzzet Öz’ün de varlığı bu albümün layıkıyla hayata geçmesini sağladı. Onlara ne kadar teşekkür etsem az.
Kayıtları ilk dinlediğinizde mi oluşmaya başladı “Kerim Çaplı Project Kayıp” projesi?
Ben albümü dinlediğimde aklımdan ilk şu geçmişti. Böyle bir albüm nasıl olur da hayata geçmez? Kim olduğu önemli değil. Baba oğul ilişkisinden bağımsız olarak bir müziksever olarak üzüldüm önce. İnanılmaz bir albüm ve inanılmaz bir müzisyendi karşımdaki. Ve o gün kendi kendime bir söz verdim. Ben bir gün her ne olursa olsun bu albümü çıkartacağım. Belki 5 yıl belki 15 yıl sonra. Ama sonunda çıkacak. Ve bugün babama vermiş olduğum bu sözü gerçekleştirmiş olmanın mutluluğunu yaşıyorum.
‘Yapacağım çalışmaların hiçbiri Muhtacım Sana’nın yerini tutamayacak.'”Muhtacım Sana”nın vokallerinde babanıza eşlik ediyorsunuz, özel bir yeri var mı bu şarkının? Dahil olmaya nasıl karar verdiniz?
Albümü çıkartma kararıyla beraber aradan geçen bunca yılın bir nedeni olsun istedim. Babam şu an yaşasaydı en çok neyle mutlu olurdu? Veya ben şu an onunla en çok ne yapmak isterdim diye sordum kendime. Buna belki de en uygun cevap bu albümde bir düet olabilirdi. Neden Muhtacım Sana; çünkü albümdeki diğer parçaların kanallarını birbirinden ayırmak imkansızdı. Vokali sağlıklı olarak ayırabildiğimiz parça Muhtacım Sana’ydı. Bir de şöyle bir tesadüfü var bu parçanın, albüm elime ilk geçtiğinde Muhtacım Sana’yı belki de Türkçe parça olmasından dolayı sürekli tekrar ettiğimi hatırlıyorum. Düşünsenize kim istemez ki bir daha göremeyeceğini bildiği birisiyle bir iz bırakmak. Aynı onun gençliğindeki gibi profesyonel müzik hayatına ilk adımı babamla atmış olmam ve bunun babamla tek hatıram olacak olması benim için ayrıca çok özel. Hayatımda hangi çalışmayı yaparsam yapayım hiçbiri Muhtacım Sana’nın yerini tutamayacak.
Yazının devamını okumak için tıklayın