Çalışmalarında Kadını Ele Alan 7 Yerli (Kadın) Sanatçı

Türkiye’de yaşayan bir kadın sanatçı olarak toplumdaki “kadın sorunsal”ına değinmek olağan gelişen bir süreç olsa gerek. Hazır 8 Mart gelmişken kadına şiddet, Türk toplumunda kadının kimliği, iktidar yapıları, eril sistem gibi konular üzerine eğilen, “kadın” kelimesini kullanmaktan bile çekinen bir toplumda bu kelimeyi haykırmaktan geri durmayan kadın sanatçıları bir hatırlatalım dedik.

 

CANAN

CANAN sanatçı kimliğiyle özdeşleştirdiğimiz iktidar yapılarını, toplumsal cinsiyet üzerindeki siyasi uygulamaları, ataerkil sistemi ve bunların bireysel beden üzerindeki tahakkümü üzerine sorgulamaları çalışmalarına yansıtıyor. 15 Ocak-27 Şubat tarihleri arasında “Işıl Işıl Karanlık” adlı sergisiyle Rampa’da yer alan sanatçı, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü’ndeki eğitimini 1998’de tamamladı. Ardından İstanbul, Amerika ve Almanya’da çeşitli misafir sanatçı programlarına katıldı. Kişisel sergi ve projeleri arasında x-ist’te gerçekleştirdiği “Türk Lokumu” (2012) ve “Bıyık Kedide de Vardır” (2010), “Tecrit” KIBLA Multimedia Center, Maribor, (2010); “Bahname”, Masa Projesi, İstanbul (2007); “Perde Arkası”, Festival De Rode Loper, Amsterdam, (2006); “…nihayet içimdesin”, İstanbul, (2000) yer alıyor.

'Ay: 3 Kız ve Cin' Işıl Işıl Karanlık serisinden / 'Moon: 3 Girls with Demon' from the series Shining Darkness, 2015Tül üzerine kumaş, ip ve payet / Fabric, thread and paillette on tulle 200 x 250 cmSanatçı'nın ve Rampa'nın izniyle / Courtesy the artist and Rampa Fotoğraf / Photograph: André Carvalho and Tugba Karatop - Chroma 
Kendisiyle gerçekleştirdiğimiz röportajda: “Ben kendime feminist sanatçı demekten hiç rahatsız olmuyorum. Özellikle de söylüyorum. Kadın sanatçı tanımı beni rahatsız ederken feminist sanatçı tanımı hiçbir şekilde rahatsız etmiyor. Hatta tam tersine, söylenmesi gerektiğini de düşünüyorum” diyen CANAN yaşamına ve çalışmalarına İstanbul’da devam ediyor.

 

Şükran Moral

Türkiye’de performans sanatının öncü isimlerinden olan Şükral Moral’ın çalışmaları kadının toplumdaki yerini sorgular nitelikte. Özellikle kadına ve marjinalleştirilen alt kültürlere karşı şiddete odaklanan sanatçının performansları çoğu zaman genelev, hamam, akıl hastanesi gibi olağandışı yerlerde gerçekleşiyor. Moral, böylelikle bu alanların normal işlevini aksatarak, onları çok amaçlı sanat platformlarına çeviriyor.

İstanbul ve Roma’da dönüşümlü olarak yaşayan ve çalışan Moral kendisiyle yaptığımız röportajda: “Genel olarak kadına uygulanan şiddet ve bunu haklı gören erk düşünceye karşıyım tabii ki. Bunu kadına yapılan her türlü haksızlığa kendisinde hak gören, kanunlarla bezeyen, “bizim kültürümüz böyle” diyen, feodel bir batağa saplanan zihniyete kaşıyım. Bunun yok olması için önceden sinyallerini veren işler yaptım” diyerek işlerinde kadına şiddeti ele alış biçiminden bahsetmişti.

 

Sena

Sena kadının toplumdak yeri, kadına şiddet ve tore cinayeti gibi konuları çalışmalarında işliyor. Röportajında “Bu kış coğrafyamızdan dolayı çok ağır şeyler yaşadık. Ama bunlar bana çok acı veriyor; sanki bir misyon gibi, belki kurtarabilirim, en azından bu konulara dikkat çekebilirim diye bu konuları çalışıyorum” diyen Sena, altıncı kişisel sergisi “6” ile 29 Ocak – 05 Mart tarihleri arasında The Empire Project’te yer almıştı.

2006 yılında Londra, Central Saint Martins Sanat Üniversitesi, Grafik Sanatlar ve Tasarım Bölümü’nden mezun olan sanatçı, 2005-2008 yılları arasında sosyal sorumluluk konuları dahilinde sanat projeleri gerçekleştirdi ve İstanbul ve İngiltere’de çeşitli sergilerde yer aldı. 2006’da oluşan “Tershane” projesinin iki yaratıcısından biriydi. 2009 yılında x-ist’te gerçekleşen “2” adlı kişisel sergisinin ardından, 2010’da “3Gen”, 2011’de ise “Fantastik 4” adlı solo sergileriyle sanatseverlerle buluştu.

 

İpek Duben

Feminist bir perspektiften, Türkiye ve Amerika arasında gidip gelen hayatının şekillendirdiği kimliğinin sorunlarını inceleyen Duben’in çalışmaları İstanbul Modern, The British Museum (Londra) gibi önemli müzelerin koleksiyonlarında yer alıyor. Duben’in işleri kadın, ırk, din ve tüketim toplumu hakkındaki klişeleri ve mitolojileri yapıbozumuna uğratıyor. Sanat yanında siyaset bilimi ve sosyoloji alanlarında aldığı eğitimin etkileri kimlik, cinsiyet, göç, kültürel önyargılar gibi konulara getirdiği eleştirel perspektifle işlerine yansıyor.

İpek Duben, "2012 #4 "2012, Karışık Teknik, 114.50 x176cm

Duben’in Şikago Üniversitesi’nden siyasal bilim dalında master, New York Studio School’dan sanat dalında lisans, Mimar Sinan Üniversitesi’nden sanat tarihi dalında doktora dereceleri bulunuyor. Sürekli sergileri ile sanat çalışmalarını sürdüren sanatçının ayrıca sanat ve eleştiri üzerine yayınları da bulunuyor.

 

Nezaket Ekici

Nezaket Ekici’nin işleri ve performansları, toplumsal cinsiyet, din, Türk-Alman kimliği, sanat tarihi ve mimarlık gibi konulara odaklanıyor. Fikirler, düşünceler, tasarımlar işlerinin temelini oluşturuyor. Ekici, bedeni bir anlatım aracı olarak kullanıyor. Bazen estetik fikir yalnızca bir beden olarak ortaya çıkıyor, beden bir enstalasyonun parçası olarak beliriyor ya da izleyici önünde bir sahnelemenin bağlamını oluşturuyor. Hareket, mekân, malzeme, beden, eylem ve etkileşim konularıyla ilgilenen sanatçı Berlin ve Stuttgart’ta yaşıyor ve çalışıyor. Ağustos ayında sanatçı ile Haus am Waldsee’de performansları, enstalasyonları ve video dokümantasyonları ile tüm binaya yayılan sergisi üzerine konuşmuştuk.

 

Nilbar Güreş

Viyana’da yaşayan ve çalışan Nilbar Güreş’in görüntü üretimi, performatif bir yaklaşım ve kültürel gözlem üzerine kurulu. İşleri süreç içinde toplumsal cinsiyetin, kavramsal mekan kurgusunun ve hikayeci sahnelemenin arasında şekillenerek, fotoğraf, kolaj, desen ve video gibi formlara dönüşüyor. Güreş, günlük hayatın ve kollektif bilinçaltının içinden besleyerek yükselttiği sesiyle, kadının kendi gücünü kendi eline alarak ayakta kalmasinin ne kadar önemli olduğunu, düzenin kendini korumak için farklı olana yönelttiği taciz, tecavüz ve şiddetin asla haklılaştırılamayacağını bize bir kere daha hatırlatıyor.

TÜKENMEYEN SU açık telefon kulübesi serisinden / EVERLASTING WATER from the series open phone booth, 2011C-print50 x 70 cm

 

Nil Yalter

Fransız feminist sanat akımının 1970’lerdeki öncü temsilcilerinden olan Nil Yalter, 1960’ların sonundaki Fransız karşıt kültür ve devrimci siyasal akımlarına dâhil olup cinsiyet, Türk göçmen işçileri gibi zamanının güncel tartışmalarına katıldı. Bu süre zarfında resim, fotoğraf, video ve performans sanatı gibi farklı disiplinlerde deneysel işler üretti. Kadın sanatçılardan oluşan ve 1976-1980 yılları arasında faaliyet gösteren Fighting Women topluluğuna katılan Yalter A Nomad’s Tent, a Study of Private, Public, and Feminine Spaces adlı ilk feminist eserini 1973 yılında tamamladı. Hemen ardından 1974 yılında yarattığı The Headless Woman or the Belly Dance erken feminist sanat akımının klasik örneklerinden biri olarak gösteriliyor.

Kaynak: artfulliving.com.tr