Hafta başında, şehir dışından birkaç günlüğüne Adana´ya gelen bir arkadaşım, Özellikle, bu şehre gönül veren birisinin sesini duymak istedim cümlesiyle konuşmaya başlayarak telefon açıncadüşündüm ki,
Yıllar evvel, eşimin işinden dolayıuzak kaldığım zamanlardan bu tarafa, her nerede yaşadıysam, nereye gittiysem, edindiğim tüm dostlara Adana´yı anlatmışım.
Belediye otobüsünün, seyir halindeyken fenalaşan bir yolcusunu, içindeki insanlarla birlikte hastaneye getirecek kadar yardımsever,
Köşe başında birbirlerine hal-hatır soranların, hısım çıkma ihtimali olacak kadar tanıdık,
Yeğen, bir bakıver hele, diye yol soran birisine, gel gardaş, deyip yol boyunca eşlik edecek kadarinsancıl,
Dut ağacına tırmanan çocukların, ağızlarının kenarını kollarına silecek kadar rahat,
Küçüksaat esnafının, yoldan geçenleri kolundan tutup içeri çekecek kadar samimi,
Tanımasa bile, mahalle arasında yapılan düğüne ya da cenaze duasına katılacak kadar içten,
Sokakta çıkan bir tartışmada, tarafları, dayı, boş ver sen diyerek yatıştıracak kadar yürekli,
Yeşilin, Mayıs başında sararıp, güneşin rengine bürünecek kadar sıcak,
Karşıdan karşıya geçen bir yaşlıyı elinden tutacak kadar hürmetli,
Temmuz başında şehri terk edenleri, Eylül´de bağrına basacak kadar merhametli bu şehri özlemekten hiç vazgeçmemişim.
Yazının devamını okumak için tıklayın