Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası 3 Kasım Konseri

Konser Tarihi : 03 Kasım 2023

Konser Saati              : 20:00

Konser Salonu           : ADANA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KONSER SALONU

 

KONSER PROGRAMI

 

  1. E. GRİEG : PİYANO KONÇERTOSU

 

  1. L. Van BEETHOVEN : SENFONİ No: 4   Op. 60             Si bemol Majör

 

 

ŞEF                 : Nayden TODOROV

SOLİST          : Ferhat Can BÜYÜK             “piyano”

 

NAYDEN TODOROV

 

Todorov, 8 Nisan 1974’te Filibe’de doğdu. 1993 yılında Plovdiv’deki Dobrin Petkov Ulusal Müzik Okulu’ndan Darina Kantardzhieva’nın piyano sınıfında ve Lilia Kovacheva-Toporcheva’nın trompet sınıfında mezun oldu. Öğrenciyken Filibe Gençlik Orkestrası’nı kurdu. 1996/1997’de Leonard Bernstein Vakfı (Kudüs) tarafından İsrail’de uzmanlaşmak üzere davet edildi ve burada İsrail Filarmoni Orkestrası şefi Mendy Rodan ile çalıştı.

Todorov 1997’den beri uluslararası Trakya Yaz festivalinin müzik direktörlüğünü yapıyor. 1998-1999’da Hayfa’daki Kuzey İsrail Senfoni Orkestrası’nın daimî şefi oldu. Aynı yıl Los Angeles Uluslararası Oda Müziği Festivali’ne Sanat Danışmanı olarak davet edildi.

2001 yılında Sofya Filarmoni Orkestrası ile ilk kez sahneye çıktı ve 2004/2005 sezonundan itibaren orkestranın daimî konuk şefi oldu. 2005-2017 yılları arasında Rusçuk Devlet Operası’nın direktörlüğünü yaptı.

2017 yılında Todorov, Sofya Filarmoni Orkestrası’nın direktörlüğüne seçildi. O zamandan bu yana orkestranın repertuarını genişletti ve orkestrayla çalışmak üzere yeni nesil solistleri ve konuk şefleri getirdi.

 

FERHAT CAN BÜYÜK

 

26 Aralık 1997 tarihinde İstanbul’da doğdu. Piyano eğitimine, beş yaşında, Aytaj Rızaguliyeva ile başladı. 2008 yılında İ.Ü.D.K.’nın açtığı seviye sınavına girerek, Prof. Meral Yapalı’ nın piyano sınıfına kabul edildi. Aynı yıl Kadıköy Belediyesinin düzenlediği KASDAV etkinliklerinde, “Gelecek Vadeden Piyanist” ödülünü kazandı.

İlk performansını altı yaşında, Marmara Üniversitesi Konser Salonu’nda sergileyen genç piyanist, ilk konçertosunu da 15 yaşında, şef “Antonio Pirolli” yönetimindeki “İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası” eşliğinde seslendirdi.

Davet aldığı “Makedonya Bitola Uluslararası Klasik Müzik Festivali” bünyesinde, Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitim gördüğü ve şu anda müze olarak kullanılan “Manastır Askeri İdadi” binasında bir resital verdi.

İş Sanat’ın her yıl düzenlediği “Meriç Soylu Anısına Parlayan Yıldızlar” serisinin 2015 yılı birincisi seçilen genç müzisyen aynı yıl Kasım ayında, Şef Sacha Goetzel yönetimindeki Borusan Filarmoni eşliğinde İş Sanat Festival’inin açılış konseri için sahne aldı. Birçok ulusal televizyon kanalı ve yazılı basın kültür sayfalarında röportaj ve konser haberlerine yer verildi.

“The International Holland Music Sessions” ın uluslararası genç yetenekler arasından seçerek verdiği masterclass bursunu kazandı. 2016 ve 2017 yıllarında aynı organizasyonun bünyesinde Hollanda’nın prestijli salonlarında resitaller verdi. Bu konserlerin kayıtları aynı zamanda TRT3 Radyo Klasik Müzik Kuşağında da yayınlandı.

2016 yılında Polonya – The Feliks Nowowiejski Music Academy in Bydgoszcz konservatuvarı sınavlarına girerek Prof. Ewa Poblocka’nın piyano sınıfına kabul edildi.

Türkiye Cumhuriyeti Varşova Konsolosluğu ile Chopin vakfı organizasyonunun birlikte Varşova’da düzenlediği “Chopin anma konserinde” ülkemizi temsil etti. Ayrıca Polonya’nın gazetelerinden Gazeta Pomorska’da tam sayfa röportajı yayınlandı. “Uluslararası Kent Kültürü” toplu konserinde birçok farklı ulustan müzisyenle birlikte sahne aldı. Radyo Polska’da canlı yayınlanan bir programda konser repertuarından eserler seslendirdi.

3 Mayıs 2018 tarihinde Polonya’da piyano eğitimi alan yabancı öğrenciler arasından konservatuvarların en parlak öğrencilerini seçerek gönderdiği, geleneksel 31. Antonin Chopin Piyano Yarışması’nda birinci seçilerek “Grand Prize” ödülünün sahibi oldu.

Kazandığı ödül sonrası Polonya’nın saygın festivallerinden “37. International Chopin Festival in Autum Leaves” in kapanış konserine bir resital vermek üzere davet aldı. Konser, tarihi bir mekânda, seçkin bir dinleyici kitlesinin eşliğinde gerçekleşti.

07 10 2018’de katıldığı Makedonya IX. Uluslararası Bitola Piyano Yarışması’nda, “1st Prize” ödülünü kazandı. Ayrıca jürinin tüm kategorilerin birincileri arasından seçerek verdiği Jüri Özel Ödülü’nün de sahibi oldu.

12 11 2018 tarihinde Polonya Ulusal Radyosu PİK Polskie’ye konuk oldu. Radyonun konser salonunda gerçekleşen programda, Polonyalı müzikseverlerin de izleyici olarak katıldığı bir resital verdi. Basının da yoğun ilgi gösterdiği bu program aynı zamanda birçok sanat / kültür sayfalarına da haber oldu.

1-5 Haziran 2020 tarihlerinde katıldığı yıl 27. ‘si düzenlenen Moskova “Musica Classica” Yarışması solo piyano kategorisinde 1.lik ödülüne layık görüldü. Tchaikovsky Konservatuvarı dahil uluslararası alanda tanınmış birçok konservatuvarlarda sanatçı yetiştiren eğitmenlerin içinde bulunduğu jüriden Rusya dışından ödül kazanan tek katılımcı olması ile de dikkat çekti.

Ocak 2023’te Gürer Aykal yönetimindeki İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası eşliğinde Chopin’in Fa minör konçertosunu Atatürk Kültür Merkezi’nde seslendirdi. Eylül 2023’te Cem Mansur yönetiminde Türkiye’deki konservatuvarlardan seçilmiş başarılı genç müzisyenlerden oluşan TUGFO orkestrası eşliğinde AKM Salonu’nda Rachmaninov’un 2. piyano Konçertosu’nu seslendirdi.

Polonya’da, Borusan Kocabıyık ve Enka vakıfları burs desteğiyle sürdürdüğü lisans eğitimini 2020 yılında tamamladı. A. A. Saygun ve B. Bartok müziklerinin ortak yanlarını incelediği tezi ile konservatuvar jürisinden yüksek not alarak mezun oldu. Ardından aynı konservatuvarda Prof. Jarosław Drzewiecki’nin yüksek lisans piyano sınıfına kabul edildi.

  1. C. Erkin’in Duyuşlar adlı eseri üzerine yaptığı tez çalışması ile master eğitimini birincilikle bitirerek 2022 yılında mezun oldu.

Ferhat Can Büyük, Cumhuriyetimizin yetiştirdiği ilk piyanistlerden İdil Biret dahil olmak üzere A. Jasiński, A. Diev, R. Plagge, A. Fröhlich, D. Alexeev ve M. Raekallio başta olmak üzere birçok duayen piyanistin ustalık sınıfına katıldı ve taktirlerini aldı. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde öğretim görevlisi olan sanatçı müzik yaşamına, konserler ve albüm çalışmaları ile devam ediyor.

 

EDVARD GRİEG

 

1843 yılında Norveç’in Bergen kentinde doğan Grieg ilk müzik derslerini kendisine piyano dersi veren annesinden aldı. Tanınmış bir kemancı olan aile dostu Ole Bull 1858 yazında yeteneğini fark etti ve Leipzig Konservatuarı’na gönderilmesi konusunda ailesini ikna etti.

Konservatuvarın disiplininden hoşlanmasa da başarılı bir öğrenci olan Grieg, piyanoya yoğunlaştı.

Konser piyanisti olarak kariyerine 1861 yılında İsveç’te verdiği bir konserle başladı. 1862’de eğitimini tamamlayarak doğduğu kent Bergen’de bir konser verdi. Norveç müziği bestelemek istiyordu ama bir besteci olarak daha iyi yetişmek için ülke dışına çıkması gerektiğini gördü. 1863’te Danimarka’ya gidip 3 yıl Kopenhag’da yaşadı. Bu zaman içinde Danimarkalı bestecilerin yanı sıra kendisine iyi bir dost ve ilham kaynağı olacak Norveçli besteci Rikard Nordraak (Norveç Ulusal Marşı’nın bestecisi) ile tanıştı. Halk melodilerini dayanarak beste yapma konusundaki görüşlerinden etkilendi. Nordraak kısa bir süre sonra öldüğünde onun için bir cenaze marşı besteledi.

Grieg, 1867’de kuzeni şarkıcı Nina Hagerup ile evlenmiş ve ertesi yıl tek çocukları Alexandra doğmuştu. Eşi, ona bir ilham kaynağı ve eserlerinin iyi bir yorumcusu oldu. O yıllarda Oslo’da müzisyen olarak geçimini sağlayabilmek için öğretmenliğe ve şefliğe ağırlık veren Grieg, sadece yaz tatillerini beste yapmaya ayırabiliyordu. 1868 yazında Danimarka’da tatilde iken La Minör Piyano Konçertosu’nu besteledi. Grieg bu eserde Norveç halk müziği ile Norveç doğası ile karakterine ilişkin kendi algısını bir araya getirmeyi başarmıştı. Eser, ilk defa 1869’da Kopenhag’da seslendirildi. Zamanla Norveç denince akla gelen bir eser oldu ve uluslararası repertuvara girip tüm dünyada çalındı.

1868’de Franz Liszt’in Norveç Eğitim Bakanlığı’na yazdığı bir tavsiye mektubu ile bir seyahat bursu alan Grieg, henüz Liszt ile tanışmamıştı. İki besteci 1870’te Roma’da karşılaştılar. Liszt, Grieg’in piyano konçertosunu yorumladı ve orkestralama hakkında tavsiyelerde bulundu. Bu karşılaşma bestecinin kendisine güvenini arttırdı ve yeni bir enerji verdi.

1869’da Grieg, 13 aylık kızı Alexandra’yı menenjit nedeniyle kaybetti. 1870’lerin başlarında Bjornstjerne Bjornson ile çalışıp onun eserlerine müzik yazdı. Norveç Kralı Olav Trygvason’un hikâyesini anlatan bir opera besteleme projesi ise aralarındaki bir anlaşmazlık yüzünden yarım kaldı. Müzik mi yoksa metin mi önde olmalı sorunu üzerinden anlaşamayınca proje rafa kaldırıldı ve bu da Grieg’e Henrik Ibsen’in oyununa bestelemek için zaman sağladı. 1876’da Henrik Ibsen’in Peer Gynt adlı oyununun prömiyeri için yazarın isteği üzerine bestelediği parçalar çok beğenildi ve tanındı.

Besteci, her zaman sıkı ilişkilerini koruduğu Bergen Filarmoni Orkestrası’nın müzik direktörlüğünü 1880-1882 yılları arasında yürüttü. 1888’de Leipzig’de Tchaikovsky ile tanıştı. Tchaikovsky Grieg’in müziğinin güzelliği, sıcaklığı, orijinalliği hakkında çok olumlu düşünceler içindeydi.

Sonraki yıllar besteciye ün getirdi ama zenginlik getirmedi. Norveç hükûmeti kendisine bir emekli aylığı bağladı. Besteci 1903’te Paris’te tüm eserlerinin gramofon kaydını yaptı. Daha sonra bu kayıtlar CD’lere de aktarılmıştır. Ayrıca Grieg, Welto Mignon firmasının otomatik tertibatlı piyanoları için canlı kayıtlar yapmıştır ve bu kayıtlar günümüze kadar gelmiştir.

Edvard Grieg 1907 sonbaharında 64 yaşındayken uzun bir hastalık döneminin ardından hayatını yitirdi. Cenazesine kendi şehrinin sokaklarını dolduran 30.000-40.000 kişi katıldı. İsteği üzerine cenazede Rikard Nordraak için bestelemiş olduğu cenaze marşı (yeğeni ile evli olan arkadaşı Johan Halvorsen ‘in orkestrasyonu ile) çalındı. Külleri, eşinin külleri ile evinin yakınındaki bir dağ kriptine konuldu. Ölümünün 100. yılı olan 2007, Norveç Hükûmeti tarafından resmi Grieg yılı ilan edilmiş ve anısına pek çok ulusal-uluslararası etkinlik organize edilmiştir. 1885’ten ölümüne kadar yaşamış olduğu villa, anısına müze olarak düzenlenmiştir.

 

PİYANO KONÇERTOSU                Op. 16             La Minör

 

Grieg’in tamamladığı tek konçertoydu. Bu onun en popüler eserlerinden biridir ve türün en popülerleri arasındadır.

 

Prömiyer Tarihi: 3 Nisan 1869                     Konum: Kopenhag

 

Eserin prömiyeri 3 Nisan 1869’da Edmund Neupert tarafından Kopenhag’da Holger Simon Paulli’nin şefliğinde yapıldı.

Bazı kaynaklar, mükemmel bir piyanist olan Grieg’in solist olarak tasarlandığını, ancak Christiania’daki (şimdiki Oslo) bir orkestra ile olan taahhütleri nedeniyle galaya katılamadığını söylüyor.

Galaya katılanlar arasında Danimarkalı besteci Niels Gade ve bu etkinlik için piyanosunu sağlayan Rus piyanist Anton Rubinstein da vardı. Neupert aynı zamanda konçertonun ikinci baskısının adananıydı (orijinal adanan Rikard Nordraak’tı) ve James Huneker ilk bölüm kadansını kendisinin bestelediğini söyledi.

Bunu 7 Ağustos 1869’da Christiania’daki Norveç prömiyeri izledi ve parça daha sonra 1872′ de Almanya’da ve 1874′ te İngiltere’de duyuldu.

 

Konçerto üç bölümden oluşuyor.

 

Bölümler:

  1. Allegro molto moderato
  2. Adagio
  3. Allegro moderato molto e marcato – Andante yarı – Presto

 

  1. Bölüm Allegro molto moderato (La minör)

İlk bölüm sonat formundadır ve ilk ölçüsündeki timpani sesiyle dikkat çeker ve bu ana temaya giden dramatik bir piyano güzelliğine yol açar.

 

Daha sonra ikincil tema için anahtar Do majör olarak değişir. Daha sonra ikincil tema özetlemede tekrar belirir, ancak bu sefer La majör tonunda… Bölüm, virtüöz bir kadans ve bölümün başlangıcındakine benzer bir süslemeyle sona erer.

 

  1. Bölüm Adagio (D majör)

İkinci bölüm, doğrudan üçüncü harekete giden, Re ♭ majörde lirik bir bölümdür. Hareket üçlü formdadır (A–B–A). B bölümü D ♭ majör ve E majördür, ardından piyanonun tekrarı için D ♭ majöre döner.

 

  1. Bölüm Allegro moderato molto e marcato- Quasi presto- Andante maestoso (A minör → Fa majör → A minör → A majör)

Üçüncü bölüm La minörde açılıyor. (Tema 1)

Bunu Fa majörde lirik bir tema takip ediyor (Tema 2). Bölüm (Tema 1) ‘e geri dönüyor. Bu özetlemenin ardından (Tema 1)’ in bir varyasyonundan oluşan büyük bir Quasi presto bölümü…

Bölüm, (Tema 2)’ nin dramatik bir yorumunu içeren A majör Andante maestoso ile sona erer.

(Tema 2′ nin tanıtıldığı lirik tarzın aksine).

 

Grieg’in en eski önemli eserleri arasında yer alan eser, 24 yaşındaki bestecinin 1868 yılında Danimarka’nın Søllerød kentinde iklimden faydalanmak için yaptığı ziyaretlerden birinde yazılmıştır.

Konçerto sıklıkla Robert Schumann’ın Piyano Konçertosu ile karşılaştırılır, Şöyle ki;

  1. Aynı tondadır,
  2. Piyanoda alçalan açılış da benzer;
  3. Genel tarzın Schumann’a diğer bestecilerden daha yakın olduğu düşünülüyor.
  4. Bu arada, her iki besteci de piyano için yalnızca bir konçerto yazmıştır.

 

Konçerto, piyanist Wilhelm Backhaus tarafından 1909’da kaydedilen ilk piyano konçertosudur. Zamanın teknolojisi nedeniyle büyük ölçüde kısaltılmış ve yalnızca altı dakika sürmüştür.

Grieg, çalışmayı genellikle incelikli bir şekilde en az yedi kez yeniledi, ancak yenilenmeler orijinal orkestrasyondan 300’den fazla farklılığa ulaştı. Bu revizyonlardan birinde, Liszt’in ilk bölümün ikinci temasını (aynı zamanda ikincinin ilk temasını) çello yerine trompete verme önerisini geri aldı.

Konçertonun son versiyonu Grieg’in ölümünden sadece birkaç hafta önce tamamlandı ve dünya çapında popülerlik kazanan da bu versiyon oldu. Orijinal 1868 versiyonu Love Derwinger tarafından Junichi Hirokami yönetimindeki Norrköping Senfoni Orkestrası ile kaydedildi.

Grieg, Károly Thern tarafından tamamlanan konçertonun iki solo piyano için transkripsiyonu üzerinde çalıştı. Bu versiyonun ilk kaydı İngiliz piyano ikilisi Anthony Goldstone ve Caroline Clemmow tarafından yapıldı.

2 Nisan 1951’de Rusya doğumlu Amerikalı piyanist Simon Barere, New York’taki Carnegie Hall’da şef Eugene Ormandy ve Philadelphia Orkestrası ile konserde konçertonun ilk birkaç ölçülerini çalarken bayıldı. Kısa bir süre sonra sahne arkasında öldü. Bu, Barere ‘nin eseri ilk icrası olacaktı.

 

LUDWİG van BEETHOVEN

 

Doğum: 16 Aralık 1770, Bonn                                  Ölüm: 26 Mart 1827, Viyana

 

Müzik sanatının en ünlü, en büyük temsilcilerinden biridir. Müzikle ilgilenen bir ailenin çocuğudur. Dedesi Ludwig, anayurdu Löwen’den göçerek Almanya’ya yerleşmiş, orkestra yöneticisi olarak çalışmıştır. Babası Bonn Prensliği sarayında şarkıcılık yapmış, yaşamının sonuna kadar sanatından ayrılmamıştır.

Beethoven, ilk müzik bilgilerini babasından edinmiş, sonra doğduğu şehirde tanınmış öğretmenlerden Christoph Gottlob Neefe’nin öğrencisi olmuş, on üç yaşında prenslik orkestrası üyeliğine atanmış, 15 yaşında sarayın ikinci orgculuğuna getirilmiştir. Bu sırada Breuning ailesinin dostluğunu kazanması, bilgi ve görgüsünün artışında önemli rol oynamış, Breuning’lerin uyarması ve Prensin yardımıyla 1987 yılında Mozart’tan ders alması için Viyana’ya gönderilen genç sanatçı, annesinin ağır hastalığı nedeniyle Bonn’a dönmek zorunda kalmıştır.

Mozart’la ancak kısa bir görüşme yapmış, büyük besteci genç Beethoven’in dehasını ilk anlayanlardan biri olmuştur. Beethoven’in Bonn’a gelişinden kısa süre sonra, annesi ölmüş, 1792’de Viyana’ya giderek yerleşmiştir. Bu büyük sanat merkezinde çalışmalarına başlamış, çağının Schenk, Albrechtsberger ve Salieri gibi ünlü müzik ustalarından yararlanmıştır.

1795’te ilk üç yaylı çalgılar üçlüsü Haydn’a üç piyano sonatı ve ilk piyano konçertosu yayınlanmış, bu devrimci ve yürekli yapıtlar geniş bir ilgi uyandırmıştır. Beethoven 1800 yıllarında kulaklarında beliren bir hastalık üzerine, intiharı düşünmüş, 1803’ten sonra iradesi ve dehasıyla birbiri ardı sıra büyük ses anıtları vermiştir.

Beethoven’ın dokuz senfonisi, beş piyano konçertosu, bir keman konçertosu, bir piyano, keman ve çello için üçlü konçerto, otuz iki piyano sonatı ve birçok oda müziği eseri bulunmaktadır. Sadece bir opera, Fidelio, bestelemiştir.

İlk senfonisini 1800 yılında yapmıştır. 3. senfonisini, Eroica olarak da bilinir, Napolyon’a Avrupa’ya demokrasi getirdiği için adamıştır. Ancak daha sonra Napolyon kendini İmparator ilan ettiğinde bu adamayı geri almıştır. 9. senfoni ise en çok bilinen ve bugün Avrupa Birliği marşı da olan en çarpıcı senfonisidir.

Beethoven çok titiz çalışan bir müzisyendi. Müziği, ifade gücü ve teknik olarak çok üst seviyedeydi. Beethoven, Haydn ve Mozart’tan devraldığı prensipleri geliştirdi, daha uzun besteler yazdı ve daha tutkulu, dramatik eserler oluşturdu. Özellikle Op. 109 piyano sonatıyla Klasik müziğin Romantik Dönemi’ni başlatmıştır.

Yaşamı boyunca sağlık problemleri çeken Beethoven 1801’de işitme problemleri yaşamaya başlamış ve 1817’de tamamen sağır olmuştur. Bu dönemden sonra sağırlığı müzik yaşamını hiçbir şekilde etkilememiştir. 9. senfoniyi sağırlık döneminde bestelemiştir.

1827 yılında 56 yaşındayken dünyaca tanınan bir besteci olarak siroz hastalığı nedeniyle vefat etmiştir ve cenazesine otuz bine yakın insan katılmıştır.

 

SENFONİ       No: 4   Op. 60             Si bemol Majör

 

İlk temsili Mart 1807’de prens Lobkowitz’in Viyana’daki palasında verilmiştir. Günümüzde diğer Beethoven senfonilerine nispeten az çalınır. Beethoven’in 1806 yılında yaşadığı eşref saatlerinde yazılmış olduğu bellidir. Müzikal şakaları bol, canlı ve danslı bir senfonidir.

Yapıt iki kahramanlık senfonisi, 3. ve 5. arasında yer alan bir dinlenme istasyonu gibidir. Ancak müzikal karakteri nedeniyle bu şekilde tasvir edilmesi yapıtın görece önemsiz olduğu düşüncesini uyandırmamalıdır. Beethoven’in tüm senfonileri büyük yapıtlardır ve hepsinde yapıta içkin son derece özgün ögeler bulunur.

1806 yılının yaz aylarında Beethoven, Brunswick ailesiyle birlikte Macaristan’da Martovasar kasabasındaydı. Macar soylularından, Kont Franz von Oppersdorf, Beethoven’in İkinci Senfonisi’ni dinlemiş, çok beğenmiş, besteciden özel orkestrası için bir senfoni yazmasını istemişti. Beethoven bu soylu kişiye üzerinde çalışmakta olduğu Do Minör Senfoni’yi (Beşinci Senfoni) vermeyi tasarladı ama sonradan bu düşüncesinden vazgeçti. Bunun yerine konta Si Bemol Majör (dördüncü) senfoniyi verdi. Bu durumdan kont cenaplarının pek hoşnut kalmadığı anlaşılıyor; çünkü senfoninin ilk seslendirilişi, eserin kendisine verildiği sıralar, Beethoven’in bir başka dostu olan Prens Lobkowitz’in evinde verilen bir konserde olmuştur (Mart1807).

Robert Schumann, Dördüncü Senfoni’yi, “iki kuzeyli dev Üçüncü ve Beşinci senfoniler arasında, zarif bir Akdenizli dilber” olarak nitelendirir. Eser, özellikle ikinci bölümün lirik havasıyla “zarif”, “narin” gibi nitelemelere hak kazanmıştır. Senfoni, Romain Rolland’a göre, Beethoven’in sevgiyle bağlandığı kadınlardan Theresa von Brunswich’in, Vincent d’Indy’ye göre ise Kontes Giulietta Guicciardi’nin etkisini taşımaktadır. Bu konudaki görüş ayrılıkları bir yana, gerçek olan Beethoven’in yaşamının bu senfoniyi yazdığı günlerde, geçici de olsa, bir umut pırıltısıyla aydınlandığıdır. Schumann ’ın “Akdenizli dilbere” benzetmekle bu eserin Beethoven’in ünlü aşkları ile olan ilişkisini bulmak isteyip istemediği pek bilinmiyor. Bilinen bu kıyaslamada Schumann’ın 3. ve 5. senfonilerin “destanımsı” havası ile 4. Senfoninin yumuşaklığı, inceliği ve zarifliği arasında bir karşıtlık görmekte olduğu gerçeğidir.

 

Bölümleri:

  1. Adagio-allegro vivace
  2. Adagio
  3. Menuetto/trio. Allegro vivace/un poco meno allegro
  4. Allegro ma non troppo

 

  1. Bölüm Adagio-allegro vivace

Senfoni minör tonda “Adagio” işaretli bir giriş ile başlar. İlk temanın birdenbire ortaya çıkmasıyla birlikte, bu büyülü havanın yerini bir sevinç ve coşku alır.

Esrarlı, romantik bir havayla girer. Bunu gene aynı tonda «çabuk» bölüm izler. Neşeyle örülmüş, mutlulukla işlenmiş bir bölüm…

Berlioz’un ayrıntılarla yaptığı uzun açıklamada belirttiği gibi yapıtın ana karakteri olan neşe burada girer, bir nehir gibi akar, ara sıra yatağında kaybolur, yatak kurudu derken yeraltından fışkıran coşkun su kitleleri nehre eski yaşamını kazandırır. Malzeme ve aksesuvarın bileşimi yepyeni buluşlar istifidir.

 

  1. Bölüm Adagio

İkinci bölüm, esin bolluğu, melodi zenginliğiyle İkinci senfoninin ağır bölümü ile benzerlik göstermekte, Beethoven’in bu iki senfonisi arasında yakınlık kurulmasını sağlamaktadır. Öylesine bir tatlılık, öylesine bir zarafetin yankısıdır ki Berlioz’e göre işçilik endişesi gitmiş, akıcı bir lirizm bestecinin kalemini yöneltip durmuştur. Hector Berliöz bu iki bölüm için şunları yazar:

Bu bölümün biçimindeki saflık, melodilerindeki yücelik ve tatlılık, yapısındaki ustalığı, sağlam işçiliği silmektedir. Böyle harika bir esin, ürünü yaratan kimsenin insan değil, insanüstü bir varlık olduğunu kabul etmek zorundayız.

 

  1. Bölüm Menuetto/trio. Allegro vivace/un poco meno allegro

Üçüncü bölüm “minuetto” diye adlandırılmasına rağmen karşın, bir Scherzo’ dur. Bu bölümde tahta üflemeli çalgılarla yaylı çalgılar arasında ikili bir konuşma vardır. Trio ise 7. Senfoni’nin Scherzo’sunda olduğu gibi iki kez duyulur.

 

  1. Bölüm Allegro ma non troppo

Bölüm, Bach müziğini andıran bir anlatımla başlar, Mozart-Haydn geleneğine uygun bir akıcılıkla son bulur. Final, sürükleyici bir devinim içindedir. Melodilerinin zenginliği ve canlı havasıyla dikkat çeker. Coşkunluğun, hem de olağanüstü bir coşkunluğun sözcüklere sığmaz bir ustalıkla anlatımıdır. Bach’ı anımsatan bir giriş, sonra Mozart ve Haydn’a özgü espriyle dokunmuş bir hareket zincir… Sanki eski ustalara benzeyişle gene onlara yönelen bir övgü, bir üstün saygı…

 

 

 

Taşar Erkol