Bu yazımı seçimlerin sonucunu almadan yazmıştım. Sonrasında paylaşıp paylaşmamak konusunda kararsızlık geçirdimse de neden olmasın, diyerek yayınlamaya karar verdim.
Öyle ya, çünkü hayatta siyasetten daha önemli kavramlar vardı.
Ve galiba değişime olan inancımız, önce kendi içimizde başlamalıydı.
İlkeli, prensipli, erdemli olmanın yanı sıra, çoğu zaman yenilgilerden de öğreneceğimiz bazı değerler olmalıydı.
Yıllardır çocukları için çırpınmış bir anne ve ülkesinin, milletinin iyiliği için çalışmış, çabalamış bir vatandaş olarak, her yılgınlık ve yorgunluk anımda kendi kendime verdiğim en önemli telkin; umudumu kaybetmemek yönünde oldu.
Çok zamandır heyecanla beklediğim, içinde ne emeklerin olduğunu bildiğim, olsun diye canla başla çalıştığım, selametle ve kolaylıkla geçsin diye dua ettiğim ne varsa hepsinin art arda sıralandığı bu hafta da aynı durumdayım.
Her ikisi de bu sene mezun olan ve hayatlarının bundan sonraki kısmı için oldukça önemli sınavlara girecek olan iki kızımdan dolayı duygularımın yoğunlaştığı bu günlerde aklıma gelen ilk şey; onların, geleceklerine sahip çıkmak için nasıl da çalıştıkları ve emek harcadıklarıydı.
Yeri geldi çocukluklarından, yeri geldi gençliklerinden ödün vererek zamana karşı yarıştılar.
Güneşin doğuşunu göremeyecek, iki lokma yemek yemeğe fırsat bulamayacak, saçlarını rüzgârda uçuşturmayı özleyecek zamanlarda bile, hayallerine tutundular.
Onlar, hayatları boyunca hep ileriye baktılar ve çok çalıştılar.
Yazının devamını okumak için tıklyaın