28. Adana Altın Koza Film Festivali Dünya Sineması bölümünde bu yıl Berlin, Cannes ve Venedik film festivallerinde yarışmış iddialı ve seçkin 10 film yer alıyor. Günümüz sinemasının büyük ustalarının imzasını taşıyan filmlerin ağırlıkta bulunduğu seçkideki altı filmin
Türkiye prömiyeri Adana’da yapılacak.
Bunlardan ilki İranlı üstat Aşgar Farhadi’nin 2021 Cannes Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü kazanan yeni filmi “Kahraman / Ghahreman”da kriz karşısında verdiğimiz tepkilerle insanlık hallerimizi irdeliyor. Borçlarını ödeyemeyen bir suçlu tesadüfen bulduğu altınlarla ne yapar sorusundan hareket ederek borçlarını kapatmak ile bulduğunu sahibine iade ederek kahraman olmanın dayanılmaz cazibesi arasında kalan karakterlerinin ahlaki bir çıkmazda debelenmesini anlatıyor. “Bir Ayrılık” ve “Satıcı” filmleriyle Yabancı Dilde En İyi Film dalında iki Oscar kazanan yönetmen sinemasının en güçlü yönünü ortaya çıkarıyor ve her trajedide gördüğü ahlaki çelişkiyi sergiliyor.
Bu çelişkiler üzerinden tansiyonu alabildiğine yükselttiğini bildiğimiz bir başka usta olan Paul Schader’ın merakla beklenen “Kumarbaz / Card Counter”ı Adana Altın Koza Film Festivali Türkiye prömiyerleri arasında. Senaryosunu yazdığı kült film “Taksi Şöförü”ndeki gibi gerilim doruktayken kefaret misali derin meselelere kafa yorduğu filmin yapımcısı kadim dostu Martin Scorsese. Eski asker yeni kumarbaz rolünde Oscar Isaac performansıyla adından hayli söz ettirdi. Kart saymadaki becerisi ve mesafeli halleriyle Amerika’nın muhtelif kumarhanelerini dolaşırken genç bir adamla (Tye Sheridan) karşılaşıyor ve karşılarına çıkan eski bir düşman nedeniyle Ebu Graib misali savaş suçlarına uzanan geçmişle yüzleşmek zorunda kalıyorlar. Kefaret kadar bağışlamanın da önemli olduğu filmde Williem Dafoe gibi deneyimli ve Tiffany Haddish gibi yeni isimler de oynuyor.
Altın Palmiye sahibi Apichatpong Weerasethakul, “Memoria” ile Cannes’dan bu yıl da Jüri Ödülü ile döndü. Taylandlı usta yeni filminde klişe deyimle ‘anlatılmaz yaşanır’ denebilecek benzersiz bir sinema deneyimi vadediyor izleyicilere. Ünlü oyuncu Tilda Swinton’ın canlandırdığı İskoç kadının, Kolombiya’daki farklı mekânlarda duyduğu seslerin izinden gitmeye karar vermesiyle başlıyor her şey. Önce bu sesleri izleyici gibi dünya gözüyle anlamlandırmaya çalışsa da doğadan ve dolayısıyla ortak hafızadan kopuk, bütünü parçalara ayırarak kavramaya çalışmanın nafile çabasını idrak ediyor… Weerasethakul, izleyiciyi de kahraman misali kendini olağanüstü hassas ritim duygusuyla ilerleyen filme kaptırıyor.
Yönetmen François Ozon olunca babalarının felç geçirdiğini öğrenen iki kız kardeşin yaşadığı sorunları ve trajediyi katlanılabilir kılan bir mizahla izliyoruz. Muzip yeteneğin yeni filmi “Her Şey Yolunda / Tout s’est bien passé” aileye dair karmaşık ve mutsuz ilişkilerin, ölüm kalım meselelerinin ve gündelik işlerin hesabını incelikli bir senaryoyla kuran Ozon, şahane bir oyuncu kadrosu kurmuş: Olgunluk dönemindeki güzel Sophie Marceau, ölüm döşeğindeki baba rolünde deneyimli André Dussollier, mutsuz anne olarak göz kamaştırıcı Charlotte Rampling, İsviçreli kadın rolünde efsanevi Hanna Schygulla öne çıkıyor.
Sosyal medyadaki herhangi bir eleştiri hayatınızı karartabilir mi? Akabinde asılsız şekilde uluslararası bir fondan gelen parayı zimmetinize geçirdiğiniz suçlamasıyla karşılaşabilir misiniz? Rus sinemasının genç yeteneklerinden Aleksey German Jr. ifade özgürlüğüne dair karanlık mevzuları kara mizahla anlattığı “Ev Hapsi / Deli” adlı yeni filmiyle karşımızda. Bir üniversite profesörünün (usta Gürcü aktör Merab Ninidze) belediye başkanını yolsuzlukla suçlamasıyla başlayan olaylar, resmi makamların tepkisiyle büyüyor; günümüzde aydın ve sanatçıların iktidarla bitmeyen imtihanına bir örnek teşkil ediyor. Bir apartman dairesi içinde geçen film, özür dilemesi için baskı yapan ailesi ve dostlarına direnirken prensiplerini savunmaya çalışan profesörün izleyiciye hiç de uzak olmayan sıkışık hallerini sergiliyor.
Altın Koza’nın Türkiye prömiyerlerinden biri de İsrailli yönetmen Nadav Lapid’in imzasının taşıyan, bu yıl Cannes’da Jüri Ödülü kazanan “Ahid’in Dizi / Ha’berech”. Lapid, her zaman olduğundan daha isyankâr ve öfkeli bir ruh halini yansıttığı filminde, ülkesindeki yaratıcı özgürlüğün sınırlarını tespit ediyor. İki yıl önce Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı kazandığı “Eşanlamlılar”da olduğu gibi varoluş meselesine de kafa yoran filminde, çöldeki bir yerleşime filmini sunmaya giden İsrailli bir sinemacıyı takip ediyor. Karşılaştığı Kültür Bakanlığı görevlisiyle yaşadıkları ve ülkenin idealleri ile çatışan yaratıcılığı sorgulayan yönetmenin bizzat söylediği üzere sansürün muhtelif yüzleri var: “İsrail’de sinemacıları Rusya’da olduğu gibi hapse atmazlar. ‘Bu kadar politika yeter, aile meselelerini konuşalım,’ derler”.
Kızların belirli bir yaştan sonra saçlarını erkek çocuğu gibi kestikleri, ancak kendi aralarında kadın elbiseleri giyebildikleri ve tehlike anında kazdıkları yere sakladıkları Meksika dağlarındaki bir yerleşim bölgesindeyiz. Belgeselci kadın yönetmen Tatiana Huezo’nun bu yıl Cannes’da büyük övgü toplayan ilk uzun metrajlı filmi “Yangın Gecesi /Noche de fuego”, Jennifer Clement’in 2014 tarihli romanından uyarlanmış.
Cannes Film Festivali Belirli Bir Bakış bölümünün büyük ödülünü kazanarak, Kafkasya sinemasının son yıllardaki tırmanışına bir kez daha dikkat çeken “Yumrukları Gevşetmek / Razzhimaya Kulaki” Altın Koza’nın kaçırılmayacak filmleri arasında yer alıyor. Kuzey Osetya’daki isli puslu bir sanayi kasabasında geçen filmde yetenekli yönetmen Kira Kovalenko, ataerkil düzenden kaçmaya çalışan bir genç kızın çırpınışlarını gereksiz duygusal çalkantılara girmeden mesafeli bir incelikle aktarıyor.
“Hafiza Kutusu / Memory Box”, 1980’lerde Beyrut’ta bir arkadaşa emanet edilen kutunun günümüz Montreal’ine ulaşmasıyla başlıyor. Bu yıl Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı için yarışan film, hatırlamanın doğası ve kişisel tarih üzerine duygusal olduğu kadar ufuk açıcı bir deneyim. Özellikle hafıza üstüne filmleriyle tanınan usta yönetmenler Joana Hadjithomas ve Khalil Joreige, Beyrut iç savaşı döneminden günceler, kaset ve fotoğraflar eşliğinde seyirciyi de bir zaman yolculuğuna çıkarıyor.
Altın Koza okul çağındaki izleyicileri de unutmadı. Japon canlandırma sinemasının büyük ustası Hayao Miyazaki’den bayrağı devralan Gozo Miyazaki’nin “Earwig’in Sihirli Şarkısı / Âya to majo”adlı filmi programın Türkiye prömiyerleri arasında yer alıyor. Efsane Japon animasyon kurumu Studio Ghibli’den gelen, fantastik bir alemde geçen bu filmin karakterleri dünyalar tatlısı, zeki bir yetim kız, koruyucu anne kılığında bir cadı ve yegane kurtarıcı olarak konuşan bir kedi!