Emre Toğrul Hisseden Helaka Giden Şu Ömrümüz

Çölde yol alan develerin, aç susuz yolculuğa dayanıklılığı,

Bununla ilgili geliştirdikleri ve doğuştan varolan özellikleri,

Ezoterik, mistik yada dinsel birçok çıkış noktasına konu olagelir.

En ilginç özelliklerinden biri denir, çölde yetişen bir tür dikeni,

Gördükleri yerde hemen koparıp çiğnemeye başlamaları için.

Keskin diken, devenin ağzında yaralar açar ve kanamalar başlar.

Tuzlu kanın tadı dikeninkiyle karışınca, devenin daha da hoşuna gider,

Yedikçe kanar ve kanadıkça yer derler, deve bu.

Hatta engel olunmazsa, kan kaybı devenin yaşamını tehdit eder.

‘’Harese’’ devenin bu eylemini ifade eden arapça bir sözcük,

Hırs, ihtiras, haris gibi insan yaşamının törpüsü kelimelerin türediği sözcük.

Son zamanların dünyasına özgü, kanın tadına doymayanlara atfedilebilinecek,

Aslında o tadın, kendini öldürdüğünü farketmeyenlerle dolu tarihe rağmen,

Hala dikeni, tuzlu kanla çiğneyip duranları anlatan bir sözcük ‘harese’…

∞Ω∞

Ben bugün, hırs ve ihtirasın türediği ‘’Harese’’ yi anlatmak yerine,

Onun nedense ilk aklıma getirdiği ‘’Helak olmak’’ la devam etmek isterim.

Kur’an-ı Kerimde özellikle vurgulanmış ve başka yerde bulunamayan bir kavram.

Helak Olmak…

Öncelikle toplumun ve bir neslin yok olması anlamında kullanılan bu terimin,

Kapatmak, ortadan kaldırmak, kesmek, ayırmak gibi anlamları da var.

Yani, hiçlik tarzında sonsuza dek kaybolmak anlamında bir ortadan kaldırılış.

Harese’den Helak’a nasıl geldin Emre kardeş diye sorsanız da,

Ben gün geçtikçe madde, hatta görünmeyen sanal madde peşinde biteviye koşan,

Ve bu maddesel kaygı içinde ‘’Helak Olmayı’’ bile sadece maddesel kayıplara bağlayan,

Kendini bitiren ‘’Harese-Helak’’ ilişkisini kavrayamayan insanı anlatacağım.

İllaki bu dünya üzerinde yaşadığımız, önce harikulade bir gelişim ve serpilme gösterip,

Sonra, onyıllarca, gittikçe helak olan bir astral beden üzerinden konuşmak zor.

Dünya yüzündeki tüm ezoterik, mistik ve dinsel öğretilerin bize gösterdiği yol,

Astral bedenimizi ağırlaştıran, ve özümüzden gelen tesirlerin gelişini engelleyen,

‘’Harese’’ ve misali tortulardan arınmanın, asıl inisiasyon olduğudur.

Hepsi, bu tortulardan arınmadan, öte alemlerin üst katmanlarına çıkmanın,

Dünya spatyomunu terk ederek maddeden tam anlamıyla kurtulmanın mümkün olmadığını,

Bunun için arınıp aydınlanmayı önerirler.

Yani başta harese ve onun uzantısı tortular öyle hale geliyor ki yaşamda,

Onu, kişinin tek başına temizlemesi mümkün olmuyor, bu bedbahtlıkta.

Devre kapamaya yakın yaşamın son safhalarında, ilahi bir etkininin o tortuyu alıp,

İnsana fiziksel veya düşünsel bir arınma yaşatan tüm yardımları,

Hastalıkları, kayıpları, pişmanlıkları, bırakışları, karışmamaları, kabul ve idraki,

İnsandaki birçok şeyi silen, azaltıp, indirgeyen tüm ilahi rahmeti,

Belki de harasenin kendi kendini öldüren helakından bir tür kurtuluşu dostlar.

Haraseden helaka nasıl geldiysek, kurtuluş ta mümkün bir anlamda…

∞Ω∞

Kur’an-ı Kerim’de (EN’AM: 6/26,27) , ‘’onlar başkalarını ondan alıkoyarlar ,

Hem de kendileri ondan uzak kalırlar.

Farkına varmaksızın, ancak kendilerini helak ediyorlar’ der.

İnsanın farkında olmadan içine düştüğü ‘’Harese’’,

Ve bu ve benzerleriyle kendi kendini ‘’Helak’’ının hikayesi yaşam.

Ama hepimizin hissettiği, çoğu anlamlandıramadığı o tortu varya tortu,

Bizi helaka sürükleyen başlıca unsurun o olduğunu anlatır tüm öğretiler.

Ondan kurtulmanın sadece maddeden kurtulmakla olmayacağını,

Bedenimizi bu yaşamda daha süptil bir enerjiye kanalize etmek gerektiğini,

Astral unsurumuz olan bedenimizi saran bu kalın enerji kabuğunun,

Kanattığı halde çiğnemeye devam edip bırakamadığımız dikenlerin,

Bir tür kendini imha gerçeğinden başka bir şey olmadığını anlatır hepsi.

Sevgili dostlar, maddenin artık görünmeyen şifrelere, kriptlere kadar girip,

Bizi maneviyatın hafif ve sade dünyasından çekip koparabildiği günümüzde,

Harese ve helak bağlantısını kavramadan geçen yaşamlar ortasında,

Öğretiler bizi ne kadar ıslah edip arındırabilir bilemem,

Ama bildiğim bir şey, öğrenilen her doğa bilgisinin özümsenmesiyle,

İnsan tekamülüne ümit olabilecek bir aktarım sağlanabileceğidir.

Tıpkı bu yazıyı okuyan, özümseyip aktaran dostlarımın ümidi gibi…