En son ne zaman oynadım, hatırlamıyorum.
Çocukluğumuzun oyunları pek bir yaratıcıydı,
Minik oğluma bakıyor ve çok şanssız be bu çocuk diyorum.
Doğa sevgisini oyunlarımızdan aldık biz, çünkü başka kaynağımız yoktu,
Paylaşma bilincini oynayarak öğrendik, yalnızlık şanssızlığımız yoktu,
Olumlu rekabeti kavrarken, oynadığımız oyunda bir tek ayak oyunu yoktu.
Şimdilerde yalnız başına, bir elektronik cihaza gömülmüş oğluma baktıkça ümitsizim.
Yaşanmaz ki bir ekranda, bir tuşla, ya pil biterse, nasıl anlatacağım bilemiyorum tanrım.
Gerçekle rüya arasındaki dünyalarında çocuklarımıza ulaşamıyoruz, çok şaşkınım…
∞Ω∞
Bomboş olurdu etraf gözlerini açtığında, saklanbacın ebesiysen kaytaramazdın.
Pür dikkat ve 360 dereceyi tarayan bir göz ve kulakla sürdürürdün oyunu,
Senden saklanan dostlarını bulmaya ama yerini terk etmemeye çalışırdın.
Özgüvenden ayrılmadan araştırmayı öğrendik saklanbaçtan,
Saklanırken dosttan, titrerdik heyecandan, hala dün gibi hatırlarım.
Şimdinin yalnız ve umarsız çocuklarına bakıyordum, onlarda oynuyor,
Cansız ve duyarsız makinelerle, saklayamıyorum, sitemkarım.
İllaki saklanan bir bilinç yıkama, saklanan bir ölüm senaryosu, bir subliminal saklı mesaj,
Seyrediyorum oğlumu soğuk bir metaversde, korunmasız, empozisyon tuzağında,
Onlarla birlikte insanlıkta yozlaşıyor, kahroluyorum…
∞Ω∞
Gözü siyahla bağlar, ışık sızdırmazdık, ebesiysen körebenin göremezdin,
Hissedip duymaya çalışırdın derinden, diğer çocuklar kıkırdarken.
Bir engelliyle empati kurduk, feyz aldık körebeden,
Oynarken sessiz ve duymaz olurduk harbiden, berhüdarım.
Silikon vadisinin kurgulanmış oyunlarına mahkum şimdi evlatlar,
Kahpe bir emperyal bilincin, bilinçaltı kurgusuna esir gibiler,
Empati yok, kendini başkasının yerine koyma yok, kırıntısı yok yardım ve anlayışın.
Nasıl alırım ellerinden çocukları bilemiyorum, çaresizim…
∞Ω∞
Çelik çomakla, beş taşla kavradık yalın hazları,
Bir sopa, bir ip, beş taş malzemesiydi kurgunun,
Elindekiyle yetinmeyi, sürdürmeyi ve nefsi terbiyeyi öğrendik,
Oynarken aldığım zevki hala hatırlarım, hürmetkarım.
Na hak, netten şifre arıyor şimdinin bebeleri, bin canlı sanal canavarlara,
Ne bitmeyen vahşet ne metafizik oyun doyurmuyor gözlerini,
Medeniyete düşman oldum küçük oğlumu yetiştirirken, tek dişi kalmış canavar ,
Şifre meğer bir ağaçmış, bir böcekmiş, bir çıraymış anlamamışız biz.
Bugün her günkünden umutsuzum, zira yetinmek müzelik bir laf artık…
∞Ω∞
Ben sokakta kavradım hayatı, güneşten aldım ışığın bünyeye türlü faydasını,
Ağaca çıkarken, tırmanırken anladım her çıkışın inişini,
Aslında inişin daha zor, korkutucu ve keyifsiz olduğunu,
D- vitamini, egzersiz ve temiz havanın şimdi anlıyorum elzem olmasını,
Sağlıkmış çocukluk oyunlarım, hatırlarmısın vatan daşım?
Oksijen fakiri ışıksız odalarda, bükük belle saatlerce oturuyor mahdumlar,
Yaşlılıklarını düşünmek bile akla zarar, ama bir parkta yeniden doğsalar,
Çocuklar; Nazım gibi, artık hiç olmazsa Pazar’ları ışığa uzanalım diyesim var…
∞Ω∞
Yedikule, yakartop, istop basit gelebilir, orda başladım düşünmeye dostlarım
Yedi düzgün taş aradım doğada, üst üste dizdim zorla, yıktım bir topla
Görünen bir tehlikeden, dar bir alanda, saklanmadan kaçtım yakartopta
Basit ama sade ama doğal fakat tatminkar lakin ne güzelmiş çocukluğum
Kendi aklım ve yeteneğimle mahdud, hala hayranım.
Başka aklın, sömüren kurgu ejderhasını, tuşa hırsla basıp öldürüyor yavrularımız
Ekranın öbür tarafında aynı düşman, diyesim var ‘’uyan ey halkım canına kurbanım’’,
Artık yedikuleyi, yakartopu oynamasınlar da, bu ucubeyede dalmasınlar telaşındayım,
Keşfedemediler, çocukluk oyunlarımızı, isyankarım…
∞Ω∞
Çocukluğumda oyunlardan alırdım hayatın tadını, bıkmazdım.
Mekan , oyun, oyuncak, oynayacak hep tabiattı bize, durmazdım.
Laf şöyleydi biz küçükken: ‘’ oyun alanı dünya, oyuncak doğa’’
Sonra bir global tiyatro sardı dünyayı, uslar örüldü dantel dantel, oya oya,
Ağaçtan, ottan ve sudan öğrendiğim hayat, hepten materyal olduydu ya,
Oyunu bile kolaya, alaya, vahşete, ölüme bağlayan acımasız yeni hayata,
Bilemeden tutunmaya çalışıyorken zavallı bebem, çaresizim, pişmanım…
Bugün aklı özgürlüğe, ikisini kardeşliğe ve hepisini eşitliğe bağlasa canlarım,
Tekrar ota yatsa, ağaca çıksa, saklansa gözünü bağlayıp arasa yavrularım,
Oyunlar ve oyuncak bile nasıl zalim artık, anlayın dostlarım…