İskenderun’da doğmuş Feriha Gökçen Özsarıkamış… İlk resimlerini, henüz 5 yaşındayken, eline geçirdiği ince ağaç çubuklarla toprağa çizmiş. Duvarlardaki rastlantısal şekiller ve gökyüzünde durmaksızın biçim değiştiren bulutlardan etkilenip iç dünyasında kendince figürler oluşturmuş. Bu tutku okul hayatı boyunca devam etmiş.
Doğal olarak, evlenip evlat sahibi olunca resim dünyasından uzaklaşmak zorunda kalmış Gökçen. Uzunca bir süre, yuvasına yoğunlaşıp çocuklarını sağlıklı yetiştirmek için çaba harcamış… 2006 yılındaysa hoş bir sürprizle karşılaşmış. Büyük kızı, doğum gününde ona şövale, tuval ve yağlıboya takımı hediye etmiş. Böylece, profesyonel sanat hayatına ilk adımlarını atmış.
Bu süreci ve sonrasını şu sözleriyle dile getiriyor Feriha Gökçen:
“Hayatım çok farklı bir boyuta ulaşmıştı. Parmaklarıma bulaşan boyaların ruhumu nasıl okşadığını, renklerim, tuvallerim, fırçalarım ve ben biliyorduk. Artık renklerle dans ediyordum. Mutluluk buydu benim için… 2007’ de ilk sergimi açtım. Artık önüm açılmıştı. 2007-2015 yılları arasında 20 kişisel gerçekleştirip, sayısız karma sergiye katıldım. Sanat felsefem, ‘hayallerim, düşlerim ve ben’ olarak şekillendi… Resimlerime yaşama sevincimi yansıtmaya devam ediyorum. Resim mutlu yaşamak, yaşamaksa sanattır. TBMM, Başbakanlık, Devlet Resim Heykel Müzesi, çeşitli il ve ilçe belediyelerinde sergiler açtım ve açmaya devam ediyorum. Özel koleksiyonlarda çeşitli tablolarım yer almaktadır.”
2011 yılında İstanbul’a yerleşmiş Ressam Feriha Gökçen Özsarıkamış… Memleketinde biriktirdiği renkleri İstanbul’da çoğaltarak hayatına devam ediyor. Tablolarını Marmara’nın dışına taşıyıp Anadolu’nun en ücra kentlerine kadar eriştirmeyi arzuluyor.