1966 yılında Adana’da doğmuş Filiz Demirkıran… On parmağında on marifet olan bir ressamın evladı olarak yetişmiş. Özellikle de reklam tabelası ve yağlıboya tablolar konusunda ustaymış babası Behzat Demirkıran. Bu nedenle, boya kokularıyla çok küçük yaşlarda tanışmış.
Ortaokulu ve liseyi Adana’da okumuş ressamımız. Ardından, Çukurova Üniversitesi’ne bağlı Mersin Meslek Yüksek Okulu İşletme Bölümü’nü bitirmiş. Ve Çukurova Üniversitesi’nde memur olarak çalışmaya başlamış. O süreçteki en büyük hayali, rahatlıkla resim yapabileceği emeklilik dönemine ulaşmakmış.
Emekli olduktan sonra kendine tuval, boya, fırça yani resim sanatına dair hangi malzeme varsa almış. Bir süre evinde, sahip olduğu bilgiler ölçüsünde üretmiş resimlerini. Daha sonra, özel bir kursa devam edip kendini geliştirmiş. En büyük mutluluğuysa, resim çalışırken babası tarafından hayranlıkla izlenmesi olmuş.
Babasıyla ilgili bir anısını şu sözleriyle dile getiriyor Filiz Demirkıran:
“Babam hastaydı… 2014 yılında hayata gözlerini yummadan önce ona bir tuval, boya ve fırçalar verdim. Bana hatıra bir resim yapmasını istedim. Yaptı. Babam o tuvali boyarken sanki yeniden doğmuş ve iyileşmişti. Çerçeveletip evimin duvarına astım. Ama bir türlü bakamıyorum o resme. Bana acı veriyor”
Demirkıran, 20’li yaşlarda bedensel engelli bir oğula sahip. Onu, hayata resimle bağlamaya çalıştığını belirtiyor. Resim sanatının bir tür terapi niteliği taşıdığını, mutluluk ve huzur veren uğraş olarak hayatlarında yer aldığını düşünüyor…
“Şimdi dokunduğum her boyada babam geliyor gözlerimin önüne ve ben resim yaparken izleyip mutlu oluyor.” sözleriyle de, hiçbir vakit unutamayacağı babasını özlemle anıyor.