Yazgülü Aldoğan
Ogan Akıncı’nın küçücük mekânlarda yarattığı 70’lerin büyülü dünyasında herkese göre bir oyuncak var! Oganaki: “Fısıldayan Kutular” ocak sonuna kadar Piramit Sanat Galerisi’nde gezilebiliyor.
Bedri Baykam, sadece iyi değil, aykırı bir küratör. Tarlabaşı’nın başındaki Plevneli Sanat Galerisi’nde sergilemek için hep ilginç sanatçılar buluyor. Şevval Başalan’ın Katarsis’inden sonra “Oganaki” için davet ettiğinde bu pandemi ortamında bir Japon mu buldu, nedir diye düşünürken karşıma çıka çıka, Ankara’da bir resmi kurumda çalışan, akşamları da resim yapan ama resimle yetinmeyip büyülü dünyalar yaratan bir sanatçıyla karşılaşıyorum.
Bedri de onu Ankara Sanat Fuarı’nda keşfetmiş, önce “Cumhuriyet Berberi”ni görüp çarpılmış, sonra “İlhaniye Bakkalı” derken “Chinatown”! Aslında bu “Oyuncak”ları görmeye bence çocuklarınızla gitmelisiniz! “Annee, alalım mı ne olur!!” diye eteğinize yapışacağına eminim, oğlunuzun araba tamircisine, kızınızın “çalışma odası”na! Ben en çok çocukluğumun puslu anılarında büyük yer kaplayan o kocaman radyo kutusunu beğendim; daha doğrusu o radyo kutusunun içine yerleşmiş “Orient Express”i! Topu topu 22 cm’lik bu kutunun içinde hayallere daldığınızda bozkırın içinde geceyi yara yara giden trenin düdüğünü duyuyor, masamdaki şarabı yudumluyor, trenin küçük sarsıntılarını bile hissediyorum!
Benzin istasyonu ve araba tamir atölyesinin de bir delikanlıyı nasıl etkileyeceğini düşünmek mümkün. Bir akademisyen, kütüphanenin sütunları arasında kaybolur, bir genç, antik spor arabaların karşısında dili tutulur. Hepsi o kadar gerçek ki. Bedri Baykam’ın özetlediği gibi bunlar “Büyükler İçin Oyuncaklar”! Nitekim bakkal dükkânı, daha önceki işlerini gören Murat Ülker tarafından ısmarlanmış. Rahmi Koç’un da garaja bayılacağına eminim, görse keşke. O da oyuncak meraklısı malum.
İNCE AYAR ÇALIŞMA
Peki, bu mekânların bire bir aynını, küçücük boyutlarda ve gerçeğine sadık kalarak yapmak, deli işi değil mi, hangi ülkede hatırlamıyorum şimdi, dünyanın en küçük kitaplarının sergilendiği bir dükkân vardı ve pirinç tanesinin üzerine bile bir dua yazılmıştı!
Burada da cm’lerle ölçülen boyutlarda birer gerçek dünya yaratmak nasıl bir iş, ne kadar vakit alıyor? Yaklaşık iki buçuk ay uğraşıyor, bir tek enstalasyon için. Bu sergideki işleri de birkaç yılda hazırlamış.
Ogan Akıncı, TED Ankara Koleji öğrencisiyken resim yapıyor ve topladığı malzemelerden oyuncaklar tasarlıyormuş ama ailesinin yönlendirmesiyle sanata değil, havacılığa yönelmiş, malum sanatçı demek işin başına aç kalmak demek! Aradan geçen uzun yıllar Ogan Akıncı’nın içindeki sanat ateşini söndürmemiş, kıvılcım körlenmiş ama için için yanmaya devam etmiş ve sonunda onlarca eserle parlayıvermiş! 70’lerin nostaljik dünyasında gezinirken bir ayrıntı daha dikkat çekiyor, biri dışında bu dünyada insan yok. Belki de o insan biz olduğumuz için?
Ben nasıl Orient Express’te gece yolculuğu yaptıysam, bir başkası da saçını kestiriyordur belki berberde? Ogan Akıncı, işten dönüp kendisini atölyesine kapattığı ve başında sabahladığı işlerine Oganaki adını vermiş. Bedri Baykam, Fısıldayan Kutular. Bu bir hayal dünyası, eminim ki her gezgin kendi hayal dünyasını uyandıracak bu işlere bakarken adını kendi koyacak: “Ben Harikalar Diyarında!
Kaynak: www.cumhuriyet.com.tr