İnsanlığı yaratıcı gücüyle aydınlığa kavuşturan insan, tarihin gerçek konusunu eylemleriyle, davranışlarıyla ortaya da çıkarır. Böyle bir yaratıcı güce sahip olan insan çağını aşarak, geleceğe uzanır. Nietzsche’e, yaratıcı güce sahip olan insanı güçlü insanla özleştirir ve başarıyı çağının ötesine geçen insanda bulur. İnsan kendini ortaya koyduğu eylemleri içinde bir bütündür. İnsanı bir yerde duran varlık olarak görmek incelemek doğru değildir. Durmak eylemden kaçmaktır. İnsanı geriletir. İnsanın gücünü yeteneğini yitirmesine neden olur. Tıpkı gelenek gibi! Nietzsche’ye göre gelenek insanı olduğu yerde durduran, gelişmesini ilerlemesini önleyen bir olgudur. Tüm geleneklerin özünde geçmişi aktarma, dolayisiylan geleceği aydınlatıcı kaynaktan uzak olma söz konusudur. İnsanın gelenekçi olması tarih dışı olmasının sonucudur. İnsan, sadece kendine verilenle yaşayan, çevrenin koşulları altında tek doğrultuda yaşayan varlık değildir.
Nietzsche’nin ortaya koyduğu insan anlayışı, iki farklı insanı dile getiriyor. Biri eylemde bulunan geleceğe açılan insan, diğeri geleneklere bağlı, günlük davranışlarıyla sınırlı olan insanlar varlığı.
Eylem içindeki insan yaratıcı gücü ile geleneğin bağlarından kurtularak geleceğe açılırken, toplum varlığı olmaktan çıkar, bireyleşir.
Bireyciliğin en üst basamağının ifadesi olan üst insan kendini geleneksel değerlerden kurtarmıştır. İçgüdüler, varlığı olan insanı ortaya çıkarmıştır. Çağının düşünce ortamına da yön verir. Böylece üst insan sadece kendini değil, çağını aşarak geleceği kurtaran olur. Üst insan anlayışı, sanatta da etkili olur. Nietzsche, sanatı özgün yaratma eylemi olarak gören düşüncenin etkinleşmesine olanak sağlar, yeni değerler ve biçimler yaratmaya duyulan dayanılmaz itkinin habercisi olur.
Wassily Kandinsky’e göre sanatçıyı çağının ötesine taşıyacak olan, sanatçının geçireceği tinsel- zihinsel dönüşümdür. Buna da öncü sanatçı yada çağını aşan sanatçı denir. Sanatın özünde , felsefede olduğu gibi, yaratma, yoktan var etme eylemi vardır ve tüm yaratıcı güçler sürekli eylem içindedir. Eyleme geçerek gücünü ortaya koyan insan, yaratıcılığını dışa vurur.
Yaratıcılık geleceği düzene koyma çabasıdır. Geçmişe eleştirel bakarken geleceğe açık olan Nietzsche bu bağlamda çağının ötesine geçerek XX. yüzyıla da ışık tutmuştur.
Yirminci yüzyılda sanatın izleğini değiştiren öncü ressamlardan Paul Klee, “sanat görüneni tekrar etmez, görünmeyeni görünür kılar” derken “görünür olmayanı görünür kılma” çabalarını anlamak “görünürün” altında yatan derin farklılıkları açığa kavuşturmak isteğini açıklar.
Yirminci yüzyılda sanat izleğinin, küreselleşmenin – insan faaliyetinin ve bilginin zamana ve mekana göre hızlanarak birbirine bağlılığı – etkisi önemli bir özelliğidir . İnternet ve kitle iletişim araçlarının desteğiyle, dünyanın dört bir yanındaki çağdaş sanatların canlılığı konusunda farkındalık katlanarak büyümüştür. Eşzamanlı olarak, sanatçıların sınırlar ve okyanuslar boyunca artan hareketi, etkilerin ve sanatsal kelime dağarcıklarının karıştırılmasına katkıda bulunmuştur.
Küreselleşmenin anlamı ve sonuçları, bilim adamları tarafından çok tartışılmaktadır. Ekonomik ve politik olarak, küreselleşme her yerde toplumlarda büyüme ve özgürlük için bir güç müdür?
Yoksa zengin bölgeler tarafından gelişmekte olan bölgelerin daha fazla sömürülmesine katkıda mı bulunuyor?
Küreselleşmenin anlamı ve sonuçları, sanatta nasıl olacak? Ekonomi ve politikanın küreselleşme içinde ki sonuçları ve anlamı, sanatta farklı olacağına inanıyor musunuz?
Yirmibirinci yüzyılda, görünürün altında yatan derin farklılıkları açığa kavuşturacak, geleceğe taşıyacak tinler, zihinsel kavrama ve yorumlama süreci içinde kimliğini yapıtı aracılığı ile açığa çıkartıp kendini özgürce ifade edebilecek mi?
Salime Kaman
Sanat eleştirmeni- Ressam