Akıl almaz merakı, sürekli sorgulayan beyni, kapitalizme pabuç bırakmayan duyguları, kadınları izlemeye doyamaması ile düşündürürken güldüren Gündüz Vassaf, yeni kitabı ‘Ressamın İsyanı Caravaggio’da da öyle yapıyor.
Gündüz Vassaf‘ı seksenli yılların başında sergi açmayı reddeden akademisyen ressam Altan Adalı‘nın Gümüşsuyu’ndaki evinde tanımıştım. O zamanlardan bir efsanesi vardı, ben Üniversite son sınıftaydım, Milliyet Dış Haberler’de çalışıyordum. O Boğaziçi’nde koskoca profesördü. Ela ile büyük bir aşk yaşıyordu ama aşık olduğu kadını bir başka kadını görme telaşından takside unutabiliyordu…
Askeri diktanın ağırlığı üzerimizdeydi, gece sokağa çıkma yasağı vardı. Taksim’de bir caz bar açılmış, çocuklar gibi sevinmiş, oradan çıkmaz olmuştuk, tabii gece yarısı olmadan koşturarak evlere dağılıyorduk. R’leri yuvarlayan muhabbeti ile çok sevimliydi.
Sonra YÖK’e kızdı, belki aşkına küstü, geldiği Amerika’ya geri döndü. Birbirimizi bir daha görmedik, ta ki 90’lı yıllarda Beyoğlu’nda bir tavukçuda karşılaşana kadar. Ben İpek Çalışlar‘ın yaş günü partisine gidecektim o Zeynep Tunuslu ile yemek yiyordu. Zeynep Tunuslu Gelinlik Fuar’ından bahsedince ikimizde meraktan öldük, inanılmaz komik gelmişti. Ertesi gün nice zaman sonra gelinlik fuarına gitmek için Harbiye’de buluştuk. Çeyizler, bohçalar, gelinlikler, damatlıklar arasında şaşkın dolaşırken, biz de şaşkınlıkla izleniyorduk.
Gündüz hep bir yerdedir ve hep bir yerlerden çıkar. 2000’li yılların ortasında Kuzguncuk ‘ta bir grup sınıf arkadaşı (çoğu onun talebesi) İsmet Baba’da buluştuk. Yanımıza upuzun bir masa kuruldu ve birbirinden ilginç simalar yerlerini aldı. Hollanda’da yaşayan Iraklı sürgün (vatansız) bir şair, hayatı film olan (Juliette Binoche oynamıştı) Avustralyalı savaş muhabiri kadın, zaman tünelinden fırlamış beyaz atlı prens edasıyla İtalyan bir mimar Andrew Finkel vb. Bu ilginç tipleri kim bir araya getirmiş olabilir ki diye düşünürken masanın başına Gündüz oturuverdi. Herkes onun Sedef adasındaki evinde kalmayı planlıyordu. O Kuzguncuk’ta yatacak yer arıyordu. Uykusu gelmişti. Gece nasıl bitti, son vapuru yakaladılar mı bilmiyorum.
Yazının devamını okumak için tıklayın