H. Ayhan Tinin / Sanat da var / Tiyatro

Genellikle İ.Ö 300 yılından bu yana öyle olur.

Bugün Dünya Tiyatrolar Günü.

Yazının olmadığı ilkel toplumlara kadar uzanan tiyatroyu; yazık ki son üç yılda ekonomik felaketleriyle anıyoruz.

Evrenin, insanın ve insanlığın başına gelenler, üç bin yıldan bu yana hikâye anlatıcılarının emeğiyle yine sahneden insana gösteriliyor.

Farkına varsın diye…

Antropologlar yazının henüz olmadığı ilkel dönemlerde toplulukların devamlılığını sürdürmekteki en önemli araçlardan biri olan ritüelin, tiyatronun da başlangıcı olduğunu söylüyorlar.

Topluluklarda birkaç amacı var ritüelin…

Öncelikle geçmiş dönemlerde edinilen bilgilerin sonraki kuşaklara aktarılması. 

Bu aktarım mevsim dönümlerinden, toprağı işleme zamanlarından; evrenin nasıl oluştuğuna ya da insanın varlığına kadar çok geniş bir yelpazeyi içeriyor. Bu anlamıyla ritüellerin ezoterik bir yapısı da var.

Yalnızca varlık kültürüne dönük değil ritüelin anlattıkları, aynı zamanda o topluluğun geleneklerini kuşaklar boyunca yaşayabilmesi için de paylaşılıyor.

Diğer taraftan erginlenme törenleri var. Belirli bir olgunluğa gelmiş topluluk üyelerini bilgi aktarıcı olarak belirlemeye ve eğitmeye yarıyor.

İlkel toplulukların kahinleri, ‘ihtiyar heyeti’ diyebileceğimiz yaşlıları ve ‘rahip’ adı verilen sır sahipleri de ritüellerin denetleyicileri. Yani sergilenen ritüelin dansları, hareketleri ve şarkılarının belirli bir anlamı ve kurgulanmış bir düzeni var. 

Bu düzeni bilen ve hakkıyla uygulayanların edimlerinden, adı konmamış ilk ‘oyuncu’ tanımlarına ulaşıyoruz.