Türkçe edebiyatın usta ismi Sait Faik Abasıyanık için yapılan ilk belgesel, “Benden Hikâyesi”, izleyiciyle buluşmaya hazırlanıyor. “Benden Hikâyesi” ile ilk filmine imza atmış olan genç yönetmen Onur Barış ile Sait Faik’i, İstanbul’u ve “Benden Hikâyesi”ni konuştuk.
Türkçe edebiyatta öykü dediğimizde aklımıza ilk düşen isim Sait Faik. Bir martı uçuşunda, bir dalganın kıpırtısında, bir vapurun geçişinde, her adanın silüetinde hatırımıza düşen… 48 yıllık yaşamına onca eser sığdırmış, edebiyatı edebiyat yapmış olmak için yapmamış bir üstat. Gözünün gördüğü hikayeleri, gördüğünce insanlara anlatmanın peşine düşmüş, ruhuna gereken huzuru anlatmakta ve paylaşmakta bulmuş bir adam.
“Benden Hikâyesi”, bu yıl 111’nci yaşını kutladığımız Sait Faik Abasıyanık’ın öyküleriyle kurulmuş bir belgesel. Sait Faik Abasıyanık’ı bir projenin içinde anan bir iş değil, sadece onu anlatan ilk belgesel. Belgeselin yönetmeni ise Onur Barış. Barış, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde aldığı sinema eğitiminin ardından sürekli üretmenin peşine düşmüş, yıllar içinde Sait Faik Abasıyanık’la kurduğu gönül bağını ezberden pasajlar okuyacak kadar derinleştirmiş bir göz. 2013 yılında yapmayı kafayı koyduğu bu belgeseli, Kültür Bakanlığı ve Darüşşafaka’nın destekleriyle nihayet ete kemiğe bürüdü. Sait Faik Abasıyanık’ı anlatmak yerine Sait Faik Abasıyanık’a kendini anlattırdığı, Abasıyanık’ın öykülerinden bir dünya kurduğu bu projede küçük bir ekiple, çekimleri kısa sürede tamamlamış. Belgeselde yazarı canlandıran Mert Er ise öncelikle Abasıyanık’a benzerliğiyle, sonrasında da yazarı içselleştirmesiyle dikkat çekiyor.
Onur Barış ile Sait Faik Abasıyanık’ı, İstanbul’u ve “Benden Hikâyesi”ni konuştuk.
“Benden Hikâyesi” için sizi harekete geçiren motivasyon neydi?
Bir gün bir film söyleşisindeydim. Bir adam kendi yaşadığı toprakların filmini yapmıştı. O topraklar ilk bakıldığında o kadar etkileyici ya da bir filme malzeme olacak şeyler değildi. Ama film o kadar etkileyici, duygusu o kadar izleyiciye geçen bir şeye dönüşmüştü ki filmi oradaki herkes ağzı açık izledi ve sonunda herkes adamın yarattığı dünyanın içine girmişti. Ben orada adamın şu cümlesini çok haklı buldum: Sinemaya iyi bir giriş yapmak istiyorsanız bence hayatta en iyi bildiğiniz, en çok yoğunlaştığınız noktalardan başlayabilirsiniz, dedi. Ben de ilk kez 2013’te oturdum, Sait’le ilgili bir şeyler yazmaya başladım. Hem bir senaryoya dökme hem de bir vefa borcu hissediyordum açıkçası.
Yazının devamını okumak için tıklayın