Bugün sizi masalsı bir diyara götürmek istiyorum. Peri bacalarıyla ünlü benim için perilerin diyarı, Kapadokya’ya
Yıllar sonra yeniden ziyaret etme şansı yakaladığım bu büyülü coğrafyaya bu seferki ziyaretime bir off road deneyimi buluşması vesile oldu. Üstelik bu sefer daha önce hiç denk gelmediğim bir haliyle, karlar altında. Her mevsim büyüleyici olan Kapadokya’nın kendine has doğal yapısını varın siz bir de karlar altında hayal edin.
TransAnatolia’nın deneyimli ekibinin rehberliğinde yaşadığımız iki günlük off road sürüş deneyimiyle Kapadokya’nın normal şartlarda gezilmesi, görülmesi çok zor olan yerlerine ulaşıp karlar altında daha da etkileyici bir hal alan Kapadokya doğasının derinlikleriyle buluştuk.
Yolculuğun kendi de varış noktası Kapadokya kadar etkileyici manzaralarla doluydu.
Niğde otoyolunda ise yol boyu etrafımızda uzanan uçsuz bucaksız bozkır manzarası çok sinematografik bir görüntü sergiliyordu. Çok az aracın olduğu, tenha otoyolda, usul usul yağan kar eşliğinde ilerlerken bembeyaz karlar altında kalmış olan bozkırda gözüme takılan her kare adeta bir film sahnesini andırıyordu. Kendimi Nuri Bilge Ceylan’ın baş rolde kış mevsiminin olduğu filmlerinden birinde gibi hissettim.
735 kilometrelik yolculuğumuzun sonunda da beyazlar giyinmiş bir Kapadokya’yla buluştuk.
Kapadokya
Kapadokya, 60 milyon yıl önce Erciyes, Hasan Dağı ve Göllüdağ’ın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgâr tarafından aşındırılmasıyla ortaya çıkan bir bölge.
Bölgedeki insan yerleşimi Paleolitik döneme kadar uzanıyor. Pek çok medeniyetin hüküm sürdüğü bu değerli topraklarda yazılı tarih Hititlerle başlıyor. Her bir köşesi ayrı zenginlik taşıyan bu topraklardan kimler gelip geçmemiş ki? Hititler, Frigler, Asurlular, Medler, Persler, Kapadokya Krallığının, Roma ve Doğu Roma İmparatorluğu, Selçuklular, Osmanlılar…
Bugün hala izlerine rastladığımız kayaların içine oyulmuş olan evlerin, kiliselerin ve manastırların tarihi MS 3. yüzyıla kadar uzanıyor. Bölge bir dönem Hristiyanların eğitim ve düşünce merkezi olma özelliğini taşıyor. Kayalara oyulan evler ve kiliseler, bölgeyi zamanında Roma İmparatorluğu’nun baskısından kaçan Hristiyanlar için bir sığınak haline getirmiş.
Yol üstünde bir kilise ve freskler
Burası doğanın ve tarihin bütünleştiği bir coğrafya. Coğrafi olaylar Peribacalarını oluştururken, tarihi süreçte insanlar da şekil vermesi kolay olan tüf yapının içine evler, kiliseler, manastırlar oymuş ve bunları fresklerle süsleyerek binlerce yıllık medeniyetin izleri günümüze kadar taşınmış.
Biz de seyahatimiz sırasında irili ufaklı pek çok kiliseye denk geldik. Bu değerli kültür miraslarının bazılarıyla yolun kenarında karşılaştık, bazılarıyla yaptığımız kısa yürüyüşler sırasında, bazılarıyla da ancak patika yürüyüşleri veya 4X4 araçlarla ulaşabileceğimiz vadilerde.
Denk geldiklerimizin pek çoğu korunmuş ve restore edilmişti. Fakat restore edilmiş olmalarına rağmen hepsinin ortak yanı duvarlarında bulunan fresklerdeki insan figürlerinin gözlerinin istisnasız olarak oyulmuş olmasıydı.