İlksen Utlu ,Tüketim çılgınlığına karşı sade bir direniş

‘’Sadelik işlenince işe yarar kişiler çıkar ortaya’’

İ

 

 

 

 

 

İçinde bulunduğumuz devir, dijital dünyanın da sunduğu sınırsız uyaranla bizleri her an tüketime davet ediyor.

Pek çoğu yaşamsal olmayan ürün teklifiyle sarılı dört bir yanımız.

Hasbelkader karşımıza çıkan bir ürün teklifine normalden biraz fazla zaman ayırır, bir de üstüne ürünü incelemek üzere tıklayacak olursak diğer gün üzerimize teklif yağmuru boca ediliyor.

Bir de bakmışız ki, aslında ihtiyacımız olmayan ama ihtiyacımız olduğuna inandırıldığımız ya da alsak hiç de fena olmazmış gibi hissettirildiğimiz ürünler dikkatimizi çekiştirmeye başlamış.

Bir tane daha alsak dünyamızın değişmeyeceği, almasak da aç veya açıkta kalmayacağımız neler neler… Her bir meyve sebzeyi soymak için geliştirilmiş özel soyma aletlerinden gerekli gereksiz eşya düzenleyicilere, kimyasallarla yüklü kozmetik ürünlerden bir dünya tekstil malzemesine pek çok teklifle karşı karşıyayız.

Varlığının temeli ve devamlılığı tüketime bağlı olan sistem, insanları maruz bıraktığı bu ısrarlı teklif yağmuruyla insanları devamlı bir yoksunluk ve eksiklik hissine itmeye çalışıyor.

Eğer kendimizi yeterince iyi tanımıyor ve ihtiyaçlarımızı doğru bir şekilde tespit edemiyorsak; tüketim alışkanlıklarımızı ele geçirip bizleri aslında ihtiyaç duymadığımız şeylere ihtiyacımız olduğuna ikna etmeye çalışan ve ihtiyacımızın ötesinde tüketim yapmaya teşvik eden bu vahşi sistemin rüzgarına kapılıp gitmemiz kolaylaşıyor.

Halbuki ayrılmaz bir parçası olduğumuz doğa ile yakın ve canlı bir ilişki içinde kalabilirsek; her bir yanımızın, içimizin dışımızın doğanın hali hazırda barındırdığı ve hayata sunduğu bolluk, bereket ile çevrili olduğunu hissedebiliyor kalbimiz, görebiliyor gözlerimiz.

Doğada vakit geçirdiğimiz her an; doğayla birliğimizi ve doğadaki diğer her şey gibi tüm kusurlarımız ve eksiklerimizle, olduğumuz halimizle yeterli olduğumuzu hatırlıyoruz.

2 Nisan’da pek çok vatandaş, birlik içinde satın almama özgürlüğünün gücünü kullanmayı seçerek, sistemin bizi yaşamsal açıdan ihtiyacımız olmadığı halde bir şeyleri satın almaya yönlendirdiği alışveriş alışkanlıklarımıza bilinçli bir farkındalıkla karşı durmayı seçtik.

Birçoğumuzun dayanışmanın gücünü hissetmek ve hissettirmek gayesiyle gösterdiğimiz bu karşı duruşun, son yıllarda hayatımızı gereğinden fazla kalabalıklaştıran, sadelikten uzaklaştıran tüketim alışkanlıklarımızı sorgulamamız ve kırmamız açısından da faydalı olmasını umut ediyorum.

Bu dayanışma, aynı zamanda dikkatimizi ve desteğimizi büyük market zincirlerinden yerel ve temiz üretim yapan üreticilere, mahalle pazarlarına, küçük esnafa, kadın kooperatiflerine, girişimcilere, el emeğiyle üretenlere çevirmemiz için çok değerli bir vesile.

Her şeyin çoğunun zarar, azının karar olduğunu hatırlayacağımız, tüketim alışkanlıklarımıza getireceğimiz farkındalık ve sadeleşmeyle birlikte özümüzde, sözümüzde, hayata karşı tavrımızda da sadeleşmeyi geliştirebileceğimiz bir süreç var önümüzde.

Sadelik ve farkındalıktan bir hayli uzak olan tüketim alışkanlıklarının hayatı ele geçirdiği son dönemde, bir süredir yer etmiş olan bu alışkanlıkları değiştirmek ve yeni bir anlayışı benimsemek zaman gerektirebilir.

Ama unutmayalım ki daha anlamlı ve farkındalıklı bir hayat için en temelde doğa ve binlerce yıllık pek çok değerli öğreti bu yolculukta yoldaşımız.

Yazımın devamında sizlerle; her okuduğumda hatırlattığı öğretilerle bana iyi gelen, sizlere de iyi geleceğini düşündüğüm, yüzyıllar öncesinden günümüz dünyasına destek sunmaya devam eden iki değerli kaynağı paylaşmak istiyorum.

https://t24.com.tr/yazarlar/ilksen-utlu/tuketim-cilginligina-karsi-sade-bir-direnis,49330