İnce bir toz tabakası – Cem Erciyes

Cem Erciyes

İster edebiyatta olsun ister sinemada insanların anlatmaya kendilerinden başladıklarını biliyoruz. İlk romanlar, ilk filmler çoğunlukla alabildiğine otobiyografik olur. Pek çok yazar, gündelik hayatta sık sık ‘beni yazmalısın, benim hayatım roman’ diyenlerle karşılaşır. Gerçekten de en sıradan olanın bile bir cazibesi vardır.

Geçmişten söz eden her şey gibi bütün anılar da ince bir toz tabakasıyla kaplıdır. Bize anlatılanın geçmişe ait olduğunu hatırlatan, nostalji duygusunu pekiştiren o tozu görmeyi sever, mümkünse kokusunu bile duyabilmek isteriz. İyi bir anı kitabı, üstündeki tozu toprağı da ölçülü oranda görünür kılar. Kimi anıların tozu onu fark etmeyeceğimiz kadar ince kimisi ise altındaki hikayeyi perdeleyecek kadar kalın olabilir.

Anı ve biyografiler Türkiye’de okurun en sevdiği türler arasında yer almaz. Ama mesela Anglo-sakson kültüründe, İngiltere ve Amerika’da en çok okunan türlerin başında gelir. Bizim bu konudaki mesafemiz yazmayı mı okumayı mı sevmediğimizden böyle, karar vermek zor. Biyografiler ayrı bir konu, biz şimdi anı kitaplarına bakalım.

Hatıraların ve tecrübelerin aktarımı bakımından anı kitaplarının değeri büyük. Sadece çok önemli işler başarmış kişilerin değil, herkesin anılarının bir değeri var. Çok sıradan bir hayatın gündelik detayları bile, yüzyıl sonra araştırmacılar için altın değerinde, birkaç on yıl sonra nostalji severler için çok lezzetli bir metne dönüşebilir. Devlet adamlarının, siyasetçilerin, sanatçıların yazdıkları ise tastamam birer mikro tarih çalışmasıdır. İleride tarihçilerin mutlaka başvuracağı metinlere dönüşürler. Bu nedenle özellikle toplumsal hayatın dönüm noktalarında rol oynamış, yaşadığı dönemde, yaptığı iş ne olursa olsun o alanda etkili olmuş herkesin anılarını yazması gerektiğine inanıyorum. “Yaşadıklarım benimle birlikte mezara gidecek” sözü bana çok anlamsız gelir. Biraz kendini fazla önemsermiş gibi görünen bu tavrın arkasında tabii ki yazmanın güçlükleri de var. Çünkü eğer anılarını yazmasını istediğimiz kişi eğer iyi bir okursa sadece anlatmanın yetmeyeceğini, güzel anlatmanın da şart olduğunu bilir.

Yazının devamını okumak için tıklayın