Yıllar önceydi… 80’li yılların başları… Timur Selçuk Adana’ya gelmişti. Kültür Sitesi’nde enfes bir konser verdi. Yer bulamamış, bir şekilde içeri girip, yere oturup izlemiştim konseri.
Genciz; yaşımız 20 bile değil, belki de yeni adım atmışız 20’li yaşlara… Kasetten, Kıbrıs Bayrak Radyosu’ndan filan dinlediğimiz şarkıları canlı canlı dinledik, hayranlıkla… İspanyol Meyhanesi mi dersiniz, Ekonomi Tıkırında’yı mı?… Ve tabii ki Ayrılanlar İçin ve diğerleri ve Halet Rezaki’nin Şarkısı…
Moralim bozuk olduğu zamanlarda “Haleti Rezaki’nin Şarkısı” gelir aklıma, “Bıktım dünyayı sırtımda taşımaktan!..” diye mırıldanırım ve ardından gülerim kendime, kızarım… Binbir zorlukla yaşayan, yaşamaya çalışan insanları gördüğümde ise utanırım saçma sapan şeylerden şikayet ettiğim için.
…
HALETİ REZAKİ’NİN ŞARKISI
Bilmedim fiyatını ömrümce
Ekmeğin şekerin tuzun muzun
Girmedim bakkal kasaptan içeri
Ayağıma geldi ne istedimse
Kondu önüme ne yedimse
Esvaplarım ütülü mintanim kolalı potinlerim boyalı
Bıktım dünyayı sırtımda taşımaktan
Hayatın yorgunuyum ben rahat vurgunuyum ben
Barut kan açlık bitirirken dünyayı
Yok kelimesini hiç duymadı
Odalarımızın duvarları
Karneyi görmedi bile evimiz
İkinci dunya harbi yılları
Yirmibeşindeydim o sıra
Peder koştu beni bu zora
İlk ciddi imzamı nikah dairesinde attım
Hiç unutmam o soğuk kış gunu
Kan ter içinde kaldım
Sıkıntıdan çatlayacaktım
Bıktım dünyayı sırtımda taşımaktan
Hayatın yorgunuyum ben rahat vurgunuyum ben
Sonrası yeknesak yıllar
Peder bey rahmetli oluncaya kadar
Malk mülk edince intikal
Anladım en zor mesleğin adıymış hamal
Bıktım dünyayı sırtımda taşımaktan
Hayatın yorgunuyum ben rahat vurgunuyum ben…
…
İstiklal Caddesi / İstanbul
Haziran 2017 ©mustafaöncül