Belki şimdiki kuşak aşina değildir ama benim çocukluğum ve gençliğimde birinin üzerinde hoşa giden bir giysi, aksesuar vs. görüldüğünde “ver de bir fotoğraf çektirelim” denirdi. Söz konusu giysinin, aksesuarın kişiye kullanım süresi boyunca (bu bir fotoğraf çekimi süresi olsa da) katacağı itibarı kalıcılaştırmak mühimdi.
Babamın asteğmen olarak askerlik yaptığı döneme ilişkin komik ve manidar bir anısı var. Çoğu hayatında ilk kez askerlik için köyünden çıkmış, okuma-yazma bilmeyen erler arasında okumuş, meslek sahibi bir erkek ve de onlara insan gibi davranan bir komutan olarak sevildiğini söylerdi babam. Belki de okumuş fakat yine taşradan gelmiş biri olduğundan onların dilinden anlardı. Her şeyi ona danışır, dertlerini ona anlatırlarmış. Bir çarşı izninde ellerine geçirdikleri kol saatini sırayla takarak, ailelerine göndermek için stüdyo fotoğrafı çektirmişler. Kol saatinin her kula nasip olmayacağı o yıllarda bu aksesuara sahipmiş gibi görünmek o kadar hoşlarına gitmiş ki, birkaçı babamın kapısını tıklatarak gurur duydukları bu fotoğraflarını ona göstermek istemişler. Babam önce fotoğrafları abartılı biçimde övmüş, ardından da, çaktırmadan poz veren kişilerin bilelerindeki saate göz atarak fotoğrafların saat kaçta çekildiklerini söyleyivermiş. Tabii erler bunu duyunca dehşete düşmüş ve babama duydukları saygı bir kat daha artarak odadan çıkmışlar. Derken fotoğrafını alan babamın odasına koşmaya başlamış. Kısa sürede “Komutanımız o kadar akıllı ki, fotoğrafa bakar bakmaz saat kaçta çekildiğini kestiriveriyor!” şayiası yayılmış koğuşta. Koğuştan taşarak tüm kışlada şöhretinin yayılmasına vesile olan bu olayı erlerin naifliklerine ve yaşadıkları mahrumiyete duyduğu merhametle anlatırdı babam. Onları kandırdığı için biraz da üzülürdü. Ve tabii bir talepte bulunduğumuzda isteklerimizi ertelemek için başvurduğu “bizim zamanımızda” girizgahıyla başlayan yokluk dönemi tiradına geçiş yapmak için faydalanırdı bu anısından.
Belki şimdiki kuşak aşina değildir ama benim çocukluğum ve gençliğimde birinin üzerinde hoşa giden bir giysi, aksesuar vs. görüldüğünde “ver de bir fotoğraf çektirelim” denirdi. Söz konusu giysinin, aksesuarın kişiye kullanım süresi boyunca (bu bir fotoğraf çekimi süresi olsa da) katacağı itibarı kalıcılaştırmak mühimdi. Bu fotoğrafı sevdiklerinize yollar ve o imajınızla evlere girerdiniz. Sadece fotoğrafta nasıl göründüğünüz değil, fotoğraf çektirme eyleminin kendisi de önemliydi. Çünkü bir zamanlar fotoğraf yalnızca fotoğraf stüdyolarında çekilirdi. Stüdyo fotoğrafı çektireceğiniz zaman en şık kıyafetlerinizi giyer, uzun uzun hazırlanır, heyecanla otururdunuz parlak ışıkla aydınlatılmış, kuytu bir odadaki ayaklı makinanın karşısına. Hatta fotoğraf stüdyolarında ortak kullanıma açık, rujlar, allıklar, taraklar, saç şekillendiriciler, sahte mücevherler, kravat, papyon, ceket, şal, gözlük gibi aksesuarlar bile olurdu.
Yazının devamını okumak için tıklayın