Kentsel Dönüşüm dediğimiz kurgu – Mine Liman

Geçen haftaki yazımda, Sulukule Kentsel Dönüşümü ve oranın bağrından kopup gelen Tahribad-ı İsyan grubundan, Türkçe Rape’ den bahsetmiştim. Bu beni Kentsel Dönüşüm dediğimiz kurgunun içine ve acaba insanlar yaşadıkları şehirler ile ilgili fikir üretip, o yerin nasıl olması gerektiğine dair gözlem yapamaz mı sorusuna yöneltti. Ve konu bakın beni nerelere sürükledi:

 

JANE JACOBS (1916 – 2006)

Kentsel çalışmalar üzerindeki etkisi ile bilinen, Amerikan gazeteci, yazar ve aktivist.

The Death and Life of Greatest American Cities (Büyük Amerikan Şehirlerinin Ölümü ve Yaşamı) adlı kitabı 56 yıl önce yazmış.

İlginç olan, Jacobs kentsel planlama konusunda bir üniversite mezunu değil, bir anne ve yazar. Zaten bu sebeple çok fazla eleştirilmiş. Ancak Jane, o şehirde an be an yaşayan, o şehiri gözlemleyen ve şehirin istekleri konusunda, söyleyen olabilmiş.

Şehirle yakın ilişkisi, New York’ ta sokak sokak iş aradığı yıllarda başlamış, daha sonra oturduğu semtin orta yerinden geçen bir otoyol projesine karşı dönemin en güçlü lobileri, rant odakları ile güçlü bir mücadeleye başlamış, hapise bile girmiş.

Kentsel yenilenmenin çoğu şehirlinin ihtiyaçlarına saygı göstermediğini savunan kitabında; ‘sokakta gözler’ ve ‘sosyal sermaye’ gibi sosyolojik kavramları da tanıtmış.

Jane’e göre, bir şehrin kaldırımları gözlemlenerek, dünyanın ekonomik işleyişi çözülebilirdi. Onun için şehir, çeşitliliğin değerli olduğu, farklılıkların temas yeri, arabalar için değil insanlar için yapılmış bir yerdi. Ticari merkezler, otoyollar, alt geçitler ve tepeleme konut blokları demek değildi.

Jane, Newyork’ taki tutuklanma sürecinin ardından, çocukları için en doğru kararı vererek Toronto’ ya yerleşmiş ve şehircilik konusunda yerel halkın girişimlerine önderlik etmiş.

Jacobs Toronto’nun geliştirilmesi ile ilgili olarak, kent halkının kentin organik bütünlüğüne saygı göstermesi gerektiğini, kentsel karakterin – yapısal ve işlevsel yoğunluğa bağlı olarak – artırılmasının önemini, kent merkezinin ve kamusal mekânların yeniden keşfedilmesi gerektiğini, otomobili temel alan planlamanın tehlikelerini ve transit-yönelimli ulaşımın yararlarını ve kentsel topluluk kavramının önemini vurgulamış ve bu hedeflere yönelik kamu hareketleri başlatmış.

Jacobs kent toplumunu etkilemenin ötesinde politikacıların da daha bilinçli bir çizgiye gelmelerini de sağlamış.

Toronto bugün kuzey Amerika’daki en yaşanabilir ve en dinamik kentlerden biri olup, kıtadaki diğer büyük kentlere örnek gösterilmektedir.

2011 yılında Türkçe çevirisi yapılan kitabı, yerel yönetimlere ve şehirine sahip çıkmak isteyenlere tavsiye ediyorum.