Kültürel çölleşme”: edebiyat dergilerinin geleceği

Janset Atacan APOSTO GÜNDEM

Varlık Dergisi, geçtiğimiz günlerde “Hepimiz bir darboğazdayız.” ifadelerine yer verdiği ve ekonomik krizin basılı yayınları tehdit altında bırakmaya başladığı zamanı yeniden hatırlattı. Varlık, “Bugün desteğiniz her zamankinden daha önemli bizim için. Varlık’a abone olduğunuzda sadece bir dergi edinmiş olmazsınız, geçmişten günümüze Türkiye’de edebiyatın, kültür sanatın da yakın bir izleyicisi olursunuz.” açıklamasında bulunduNotos da mart-nisan sayısı için okurlarını “Bir destek ürünü tasarladık. Bu ürünü aldığınızda Notos’un kâğıdını birlikte satın almış, basım ücretini birlikte karşılamış olacağız. Notos’un yakın geleceği, dolayısıyla ömrünün uzun olması için bu desteği önemli görüyoruz.” sözleriyle desteğe davet etti

Dergâh da yayınlarına ara verdiğini “Bütün dünyada gözlemlenen kâğıt tedarikinde yaşanan zorluklar ve içinde bulunduğumuz şartlar dolayısıyla Dergâh Dergisi yayınına ara veriyor.” şeklinde duyurdu.

Enflasyonun Nisan 2002’den bu yana en yüksek seviyeyi gördüğü Türkiye’de, edebiyat dergileri sahadan çekilmeyi reddederken toplumun kültürel belleğini şekillendiren bu ürünlerin önemini, yayına ara vermelerini ve kapanmalarının kültürel sonuçlarını Boğaziçi Üniversitesi‘nden Prof. Dr. Murat Gülsoy ve Doç. Dr. Zeynep Uysal‘la konuştuk.

Kurumsallaşmış edebiyat dergilerinin yeri

Türkiye’de edebiyat dergilerinin 19’uncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren önemli bir mecra olarak görülmeye başlandığını belirten Uysal, edebiyat ürünlerinin ülkenin kültürel ve toplumsal kimliğini oluşturduğunu söylüyor. Uysal, dergilerde yalnızca edebi tartışmaların olmadığını aynı zamanda Türkiye’nin toplumsal, politik ve ekonomik iniş çıkışlarının izlerinin de görülebileceğini ifade ederken Varlık Dergisi’nin Türkiye tarihine tanıklık ettiğinin altını çiziyor. Edebiyat dergisi yayımlamanın meşakkatli bir iş olduğunu da hatırlatan Uysal, 2000’li yıllara gelindiğinde dijitalleşmeyle birlikte dergiciliğin darbe aldığını düşünüyor ve pek çok derginin bu dönemde kapandığına işaret ediyor.

Bu süreçte Varlık, Notos ve Dergâh gibi dergiler yayın hayatına devam ediyor. Ortaya yeni dergiler, yeni bir yayıncılık anlayışı da çıkıyor. Uysal’a göre, Kafave Ot gibi dergilerin dijital mecralarla uyumu, sosyal medya kültürüne yakınlığı dergiciliğin biçim değiştirmesini de beraberinde getiriyor. Uysal, “Kurumsallaşmış edebiyat dergilerinin yeri başka.” diyor. Varlık, Notos ve Dergâh’ın eleştiri kurumunun yaşatıldığı yerler olduğunu söyleyen Uysal, basılı yayınların “mutlaka” devam etmesi gerektiğini belirtiyor.

Kültürel çölleşme riski

Gülsoy ise edebiyat dergilerinin yaşadığı geçiş sürecinin göründüğünden daha ciddi sonuçlara yol açabileceğini söylüyor. Bu durumu kültürel çölleşme olarak adlandıran Gülsoy, 1992 ve 2002 yılları arasında Hayalet Gemi isimli derginin çıkarılmasında rol üstlendiğini ancak derginin 90’ların sonunda kapandığını dile getiriyor. Kuşkusuz ki ülkedeki ekonomik koşulların yarattığı belirsizlik, yayıncılık sektörünü farklı zaman dilimlerinde benzer sorunlarla yüzleştiriyor. Gülsoy da “Türkiye’de bizim hayatımız hep kesintilerle sürüyor.” derken bugün basılı yayınların geldiği noktanın yıllar öncesinden çok da farklı olmadığını vurguluyor.

Dergiciliğin dijital platformlara taşınmasının da bir çözüm olmadığını savunan Gülsoy’un “İnternet ortamında verilerin yok olması, uçup gitmesi çok kolay.”sözleri akıllara bir kütüphanede kitapların arasında kendini kaybetmiş bir insanı getiriyor. Dijital mecraların kırılgan olduğunu söyleyen Gülsoy, bir kitabın bir kütüphanede fiziksel olarak varlığını sürdürmesini hâlâ önemsediğini belirtiyor. Gülsoy, nesnenin insan üzerindeki dramatik etkisini değerli bulduğunu aktarıyor. Kültürün ve nitelikli kültür ürünlerine ulaşmanın bir lüks olduğuna da değinen Gülsoy, edebiyat dergilerinin kaybolmasının sonuçlarını değerlendirirken “Yaşam içinde anlam bulamayan insanlar yığınına dönüşürüz.”ifadelerini kullanıyor.

Toplumsal hafızanın üretildiği ve kayda alındığı edebiyat dergilerinin yaşamını sürdürmesi için uğraşmak gerektiğini dile getiren Uysal da dergilerin geleceğine yönelik umutlu bir bakış açısı çiziyor: 

“Edebiyat dergiciliğinin yok olacağını düşünmüyorum. Bence önem verdiğimiz, bizim hayatımızda son derece yeri olan dergiler yaşamlarını sürdürecekler. Desteklerle bu dönemi atlatmaya çalışacağız.”