Sanatın, yaşamın karmaşası ve insan ilişkilerine karşı hayatı anlama ve anlamlandırma uğraşısı içinde özel bir anlatım dili geliştirmek istediği görülür. Yaşamın karmaşası ve çeşitliliği sanata adeta sonsuz içerikler ve konular sunar. Resimler bu sonsuz içerikler ve ilişkilerden beslenerek varolmaya çalışırlar.
Özel bir iletişim kurma biçimi olarak sanat, hayatın gerçekliğini yakalama çabasıyla kendine bir mekan yaratmaya çalışır. İnsan öyküsünün anlatılma isteği resimlerin anlamlandırılmasında vazgeçilmez bir unsurdur. Öykülerin yapısında bulunan sözcüklerin yerini figürler bir karakter oluşturarak alırlar. Bu figürler zaman eylem birliği içerisinde öykünün anlatım dilini gerçekleştirirler.
“Günlük Öyküler” adlı resimlerde, hayatın katlanılmaz gerçekleri, dramları, iyi kötü karşıtlığı ironik bir dille anlatılmak istenir. Resimlerde figürlerin kusurlarıyla varolması mizahın sanatın gücünü oluşturmada ne kadar etkin olduğunu izleyiciye gösterir. Bütün bu süreci belirleyen deneyselliğin gücü de eylem içinde insan ve insanın etkin eylemi olan sanat arasında gidip gelen gerçekler üzerine kurulur.