ADANALI SANATÇIMIZ MESUT MERTCAN ……
O bir Adanalı .Güzel Türkçemizi en güzel akıcı dille konuşanlardan biri idi.Kendi yazdığı Şiirleri vardı okurdu.Adanaya gelen bütün ünlü sanatçıları sahnede takdim ederdi.Güzel Türkçesi sayesinde TRT ye spiker oldu .Hayatı dolu dolu yaşayan bir hemşehrimizdi Mesut Mertcan .25 Ağustos 2017 de yitirdiğimiz hemşehrimizi ölüm yıldönümünde saygıyla bir şiiri ile anıyoruz.Fotoğraf Üyemiz oğlu Ergün Güney Mertcan alınmıştır. …
PAMUK TARLALARI
Bir dili olsa da pamuk tarlalarının,
Çocukluğumu anlatsa.
Anlatsa yaz günlerinde sokak taşlarının
Nasıl kavurduğunu çıplak ayaklarımı.
Çukurova çocuğuyum,
Doğum, 1946.
On beş Eylül akşamının karanlıklarını
İlk çığlıklarım bölmüş.
Doğar doğmaz ağlamışım,
Senin gibi, onun gibi, herkes gibi.
Sormamışlar bana;
Doğmak ister misin? diye.
Üç tekerlekli bisikletimle az mı dolaştım
Tepebağ Mahallesi’nin arka sokaklarında?
Yeşil kapılı, geniş avlulu evimizi sormayın.
Okul dönüşlerinde üçer beşer atlayarak
Çıktığım tahta merdivenler,
Yol oldu, cadde oldu.
Cemalpaşa’ya, Barajyolu’na dolmuşlar kalkıyor şimdi oradan.
İlk kez o evde kazımıştım
Dudaklarımın üzerinde türeyen üç tel kılı.
İlk kez o eve götürmüştüm,
Alsaray Sineması çıkışında tanıştığım kızı.
Kimbilir hangi komşudaydı annem?
Evimiz uzaktı pamuk tarlalarına.
Bir başka evde yaşarken uğurlandım askere.
Yıl 1968, Edremit, 19.Tümen.
Gazozcu Salih’in oğlu, Hayriye’nin kara gözlü kuzusu
Çakı gibi asker.
Ne çakısı be, sustalı bıçak gibi.
Kafa dersen sıfır numara traşlı,
Kafa dersen Adana’da kalan sevgiliye takılı,
Kafa dersen Toros Dağları gibi dumanlı.
Bir hasretlik pamuk tarlalarına,
Bir özlem kentimin yüzleri şelaleye döndüren Ağustos sıcağına.
Bomba İsmet’le kardeş gibiydik,
Askerlik sonrası günlerimiz birlikte geçerdi.
Şarapçı meyhanelerinde Cahit Seyhanlı’nın
Veremli Kız sarkısını dinlerdik.
Bazen de Berkant’ın Samanyolu’nu.
İkimizde aşıktık.
İsmet mahallesindeki bir kıza vurgundu,
Bense Sucuzade Mahallesi’nde ki bakkal Hatice’nin kızına.
Üç kadehten sonra hüzünlenir,
Meyhaneci Dalgacı Ayhan’dan pikaba başka plak koymasını isterdik.
Suat Sayın’dan şarkılar dinler, yalnızlığımızı bölüşürdük.
Urfalı Babi’nin sohbetine doyum olmazdı
Rakı kokan akşamlarda.
İçkisinden bir yudum alır, acı biber salçasını meze yapardı.
Zevkiyle acılarını harmanlardı Urfalı Babi.
Ahhh! Bir dili olsa da pamuk tarlalarının
Gençliğimi anlatsa.
Gazoz sattığımı, mısır sattığımı, yakalara balina sattığımı.
Anlatsa bunları.
Ve anlatsa satmadığımı insanları.
Az mı şiir okudum Asfalt Rıza’nın Emirgan Çay Bahçesi’nde?
Az mı sunuculuk yaptım Çolak Mustafa’nın Denizli Mahallesi’nde ki cambazhanesinde?
Deli Turgut’u yanımda bıçakladılar,
Bebekli Kilise’nin önünde.
İnce Cumali’yi bir yazlık pavyonda kurşunladılar,
Karikatür Duran gibi.
Barcı Halil’de kurşunlarla tanıştı Garden Saz’da.
Yeşil kapılı, geniş avlulu evimiz,
Anılarımla birlikte yenik düştü buldozerlere.
Okul dönüşlerinde üçer beşer atlayarak çıktığım tahta merdivenler,
Yol oldu, cadde oldu.
Baraj Yolu’na, Cemalpaşa’ ya dolmuşlar kalkıyor şimdi oradan.
Foto Celal’de gitti, Dalgacı Adnan’da, Urfalı Babi’ de.
Bir gün ben de bineceğim bir dolmuşa.
Ve bir şarkı yükselecek pamuk tarlalarından,
Baki kalan bu kubbede hoş bir seda imiş.
Mesut MERTCAN