Fotoğraf: Haluk Uygur.
“Nasıl bir nehir sadece akan bir sudan ibaret değilse bir şehir de harita üzerinde basitçe işaretlenen bir yer değildir. Burası cezbedici ışınların yayıldığı, kalbimizin sabitlendiği bir merkez; bizi baştan çıkaran, ayrılsak da geri döndüren bir güçtür. Burada umutlar yeşerir, gelecek bizi bekler. Burada her şey mümkündür.” (HEIDI THOMAS, Call the Midwife, BBC)
Ruhsuz, sıkıcı biriyseniz arkadaş edinmeniz zor olacaktır. Tıpkı şehirler gibi. Öte yandan şehirler hem yaşayanlardan hem de ziyaretçilerden ilgi bekler, bağlılık bekler; “bir daha bekleriz sevgili ziyaretçi 😊”. Ancak bu o kadar da kolay gerçekleşmez. İnsanlar tatil için nereyi seçiyor, şirketler yerleşmek için nelere dikkat ediyor incelendiği zaman “artılar” ve “eksiler” listesi ortaya çıkar. Şehirlerin “artılar” üzerine odaklanması ve güçlü bir bağlılık sağlaması beklenir.
İnsanların şehirlere bağlılığını açıklamak için psikiyatrist ve psikoanalist John Bowlby tarafından geliştirilen “Bağlılık Teorisi”nden yararlanılmaktadır. Teori, bir çocuğun sosyal ve duygusal gelişmesi için en az bir temel bakıcıya ihtiyacı olduğu esasına dayalıdır. Çocuk gergin anlarda, sorunlu durumlarda yakınlık duyduğu birine bağlılık arayışındadır. Çocuklar sosyal ilişkilerde onlara duyarlı ve sorumlu davranan yetişkinlere bağlılık duyar. Coğrafyacı Yi-Fu Tuan tarafından öne sürülen “Topofili” deyimi ise, insanların bir yerin belirli yönlerine olan sevgisi ile karışan güçlü bir yer hissini, o yer ile kurulan zihinsel – duygusal – kavramsal bağı tanımlamak için kullanılır.
Doğup büyüdüğü yerlerin insanları şekillendirdiği söylenir. Kişisel kimlik ile coğrafi konumun ayrılmaz bir biçimde birbirine bağlı olduğu ileri sürülür. Tıpkı insanlara duyulan bağlılık gibi şehirlere de bağlılık duyulur. Bu davranışın kökü diğer canlıların alan koruma, savunma davranışlarına kadar ulaşmaktadır. İnsana duyulan bağlılık gibi, şehre duyulan bağlılık da kimi zaman olumlu kimi zaman olumsuz tutum ve davranışlara yön verir; “burada komşuluk zor, yeni gelenleri dışlıyorlar!” Ziyaret edilmeye, görülmeye değer, turist cezbeden bir yerde yaşayanlar ise bu olumlu durumdan gurur duyar.
Kimimiz bireysel deneyimlerimiz, kimimiz ortak anlamı olduğu için bir yere bağlanırız; unutulmayacak anlar, inançlar gibi. Eğleniriz, gurur duyarız, aşık oluruz ve öylece bağlanırız. Bazı şehirler ihtiyaçlarımızı karşılar, sorunlarımızı giderir; bu nedenlerle bağlanırız. Nasıl ve neden olduğunu bilmesek, açıklayamasak bile bazı yerlerde kendimizi iyi hissederiz ve o yerleri zaman içerisinde tekrar – tekrar ziyaret ederiz. Heyecan verici, duyguları kamçılayan yerler ve yoğun deneyim yaşanmış yerler ile yakın duygusal bağlar kurarız. Gondol sefası İtalyanca sözler, müzikler ile anlam kazanır. Gondolun birebir aynısı yapsan da Anadolu’da bir nehirde dolaşmakla aynı bağ kurulamaz. Kopyacı olmayın, özgün olun! İlginç bir şekilde, insanlar görmedikleri yerlerle de bağlılık kurar, orada yaşanacak bir anı hayal eder, güçlü bir şekilde orayı ziyaret etme, orada yaşama isteği duyar.
Neden bazı şehirlerden insanlar bir an önce uzaklaşmak ister, neden bazı şehirlere kısa zamanda özlem duyulur? Daha önce de yazmıştım: Şehirlerin tartıldığı bir terazi vardır; aldıkları bir kefesinde, verdikleri diğer kefesinde. Eğer verdikleri aldıklarından fazlaysa orada yaşamayı tercih ederiz. Eğer aldıkları verdiklerinden fazlaysa imkan bulunca orayı terk ederiz. Şehirler fazlasını sunmak için yarış içerisinde olmalıdır!